“Bismillâhirrahmânirrahîm.” Kulların Allah’ın (Celle Celâlühü) dinine boyun eğip itaat etmekten duydukları mutluluk, ahiret mutluluğunun ve ebedî güzel bir yaşamın da göstergesidir.
İbadet: Allah’a ta’zim ve saygı göstermek emirlerine itaat etmek, O’na kulluk etmek demektir. İnsan boş yere gayesiz olarak yaratılmadığı gibi başıboş da bırakılmış değildir. Bu husus Kur’ân-ı Kerîm’de şu şekilde beyan edilmiştir: “Ben insi ve cinni ancak beni (îmanla tanıyıp) ibâdet etsinler diye yarattım.” (ez-Zâriyât, 56).
İnsan, beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Bedenimizin maddi gıdaya ihtiyacı olduğu gibi ruhumuzun da manevi gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en önemli gıdası sağlam iman ve ihlasla yapılan ibadettir. İnsan; Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz ihsan, ikram ve nimetleriyle beslendiğini düşünerek Ona karşı hamd ve şükür görevini yerine getirmekle sorumludur. Bu ise, ancak ibadetle olur. İbadet eden insan, bu dünya misafirhanesinde, Allah’ın emri dâiresinde oturup kalkar, yiyip içer, her türlü fiil ve hareketlerini Onun emirlerine göre tanzim eder. Allah’ın kulu olarak yaşar. Bu kulluk onu, hakiki insaniyete, gerçek şerefe kavuşturur. Zaten insanların yaratılış gayesi ibadet ile bu şerefe nâil olmaktır.
Dinimizde yerine getirilmesi istenilen çeşitli ibadetler vardır. Namaz, oruç, hac, zekât bunlardan başlıcalarıdır. İslam dini, insanlardan günde beş vakit namaz kılmalarını, ramazanda bir ay oruç tutmalarını istemektedir. Ayrıca şartları uygun olanların hacca gitmelerini, zengin Müslümanların mallarının belli bir bölümünü yoksullara vermelerini emretmektedir.
İslam’da ibadetler yalnızca namaz, oruç, hac, zekat vb. yükümlülüklerle sınırlı değildir. Dinimizde, kişinin Allah’ın rızasını gözeterek kendisine ve topluma yararlı olmak için yaptığı her güzel iş ve davranış, ibadet olarak kabul edilir.
Allahü teâlâyı, görür gibi ibâdet et! Sen O’nu görmüyorsan da, O seni görüyor.” (Hadîs-i şerîf-Buhârî ve Müslim)
Âlimin uykusu câhilin ibâdetinden hayırlıdır. (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Eğer ibâdet bir kuş olsaydı, şüphesiz onun kanatları oruç ile namaz olurdu. (Yahyâ bin Muâz)
İnsanlar ibâdet yapmak için yaratıldı. İbâdetin özü de; kalbin her zaman Allahü teâlâdan gâfil olmamasıdır, unutmamasıdır. (Ubeydullah-ı Ahrâr)
İbâdet etmek bakımından dünyânın bir sâati, kıyâmetin bin senesinden daha iyidir. Zîrâ bu bir sâatte; sâlih, faydalı amel işlenebilir. Hâlbuki kıyâmetin o bin senesinde bir şey yapılamaz. O hâlde, ey mü’min kardeşim! Vaktini boş şeylerle geçirme! Zam ânının kıymetini bil ve en iyi şeyler için kullan! Namazlarını vaktinde kıl ki, kıyâmet günü pişman olmayasın!Çok büyük sevâba kavuşasın! (Cüneyd-i Bağdâdî)