İslam aleminde takvanın önemi ve yeri büyüktür. Bilindiği üzere dini konularda bir fetva derecesi vardır, bir de takva. İslam litteratüründe çokça kullanılan “Fetva vermek“, “Fetva almak“, “Fetva Merkezi“, “Fetva Meclisi” gibi yerlerde geçen fetvanın anlamı itibarıyla “bir olayın hükmünü açıklayan veya hükmünü koyan, güçlükleri çözen kuvvetli cevap” anlamına gelir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bugünkü anlamda fetva-takva ayrımı yoktu. Peygamberimiz, doğru ne ise onu yapıyor; ashabı da onu takip ediyordu. Bir sorunu olan, derhal Peygamberimize başvuruyor ve aldığı fetvaya göre amel ediyordu. Yani o dönemde fetva aynı zamanda takva idi.
Dini emirleri nefsimizde tatbik ederken iki ölçü ile karşılaşınz. Bu iki ölçü:
1 – Fetva,
2 – Takvâ ölçüsüdür.
Kapsamları geniş olan fetva ile takva mes’elesine açıklık getirmek için bir olayı misâl olarak nakletmek isterim.
Biliyorsunuz, namazımızın sahih olması için elbisemizde avuç içi kadar bir sahayı kaplamış necasetli yer bulunmaması şarttır.
Fetva böyledir. Şayet elbisemizdeki bu idrar ve dışkı bulaşığı avuç içi kadar bir yeri kaplamıyor, daha az bir sahayı kirletmiş bulunuyorsa bu halde de namazımız sahih olur. İmam-ı A’zam’ın fetvası böyledir.
İşte bize böyle fetva veren Hazret-i imam, bir gün camiye giderken kenardaki çukura göllenmiş yağmur suyundan üzerine bulanık su sıçrar.
Derhal çeşmeye koşan Hazret-i İmam, sıçrayan çamuru iyice yıkar ve namaza da ancak bundan sonra gider.
Çamurlu suyu yıkamak için gösterdiği heyecan ve telâşı görenler sorarlar:
– Yâ İmam, siz bize elbiseye sıçrayan necaset avuç içi kadar bir sahayı kirletmedikçe namaza mâni olmaz demiştiniz halbuki siz necaset şöyle dursun bulanık suyun ıslattığı yeri bile yıkamadan namaza girmediniz, sebebi nedir?
. İmam-ı A’zam şu karşılığı verir:;
– Söyledikleriniz doğrudur. Ben başkalarına fetva ile amel etmeyi söylerim ama, kendim için dâima takvayı tercih ederim. Fetva bakımından elbiseye sıçrayan galiz necaset avuç İçi kadar bir sahayı kirletmedikçe namaza mâni olmaz, bundan kimsenin şüphesi yoktur. Lâkin ben takvâ ile amel ettiğim için necaset değil, sıçrayan temiz çamur da olsa yıkayıp her türlü lekeden uzak bir elbiseyle namaz kılmak isterim,, nefsim için tercihim budur.
Fetva ile amel etmek kolay ve hafiftir. Bu sebeble avâm ile halk, hatta topyekûn Müslümanlar fetva ile amel etmek mecburiyetindeler. Çünkü fetvadan aşağıda tutunulacak başka bir derece yoktur.
Fetvadan da mahrum kalan, artık kendisi için bir başka kurtuluş ölçüsü bulamaz. Ancak takva böyle değildir. Takva, fetvanın üzerinde daha yüksekçe erişilmesi güç bir yerdir. Bu sebebten dolayıdır ki, takvâ ile amel etmek mecburi değil, ihtiyarîdir. Yâni, herkesi takva ölçüsüyle amel etmeye zorlayanlayız. Dileyen takvâ ile amel etme şevki duyup o dereceye kadar çıkar, çıkamayan da fetva ile amel etmeyi kâfi bulur, fetvadan düşmemeye gayret eder.
Bizler, şahsî hayatımızda, ferdî tercihlerimizde tak-vâyı esas alıp, takvâ ile amel etmeye gayret edebiliriz. Ancak, başkalarını da bu tercihimize icbâr edemeyiz. Onlar hakkında fetva ölçüsünü aramakla yetiniriz.
Fetva İle İlgili ayetler
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: “Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda size kitapta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. (Nisa Suresi, 127)
Senden fetva isterler. De ki: “Allah, ‘çocuksuz ve babasız olanın (kelale”nin)’ mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah, herşeyi bilendir. (Nisa Suresi, 176)
“Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek. İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (artık) olup bitmiştir.” (Yusuf Suresi, 41)
(Zindana gidip:) “Yusuf, ey doğru (sözlü insan).. Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar.” (Yusuf Suresi, 46)