İkrar Üzerinde olan bir hakkın varlığını kabûl etmektir. Kendi aleyhine başkasına ait bir hakkı haber verme anlamında Benimsenen inancın dille ifade edilmesi anlamında kelâm terimi fıkıh terimi. İkrarın hukukî bir delil olarak meşruiyeti kitap, sünnet, icmâ ve kıyasa dayanır. İkrar, tek taraflı irade beyanı ile vücut bulan hukukî bir tasarruf olup ikrarla verilen hükmün ihtilâfsız şekilde kabulü ve ikrarla sabit olan şeyin araştırılmaması esastır. İkrar, açık sözlerle veya delâlet yoluyla olabilir. İkrar, Allah veya kul hakları ile ilgili olabilir.
İkrarın Hükmü. Mecelle’nin, “Kişi ikrarıyla muâheze olunur” (md. 79) maddesinde de belirtildiği üzere ikrarın hükmü ve etkisi, ikrara konu olan sâbık bir hakkın (mukarrun bih) ortaya çıkması ve bu ikrarın mukırrı ilzam etmesidir. İnancın dil ile ifade edilmesidir. Bunun en kısa şekli Kelime-i Şehadet getirmek, daha geniş olanı inanılacak esasları söz ile ifade ederek çaplı inanmaktır.
Îmânını açıkça, dil ile söylemek.
Îmân etmek için kelime-i şehâdeti dil ile ikrar edip, mânâsına kalb ile inanmak lâzımdır. Kelime-i şehâdet ve mânâsı şöyledir: (Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlüh= Yerde ve gökte, Allahü teâlâdan başka ibâdet edilm eye hakkı olan ve tapılmaya lâyık olan hiçbir şey ve hiçbir kimse yoktur. Hakîki mâbûd ancak Allahü teâlâdır. Muhammed aleyhisselâm adındaki yüce zât, Allahü teâlânın kulu ve Resûlüdür, yâni peygamberidir). (İmâm-ı Gazâlî)
İkrâr iki çeşittir
1) Allah’ın hakkı ile ilgili ikrâr. Hırsızlık ve zi-nâ gibi. Bu çeşit ikrârdan dönüş sahihtir.
2) insan hakkı olan şeylerle ilgili ikrâr. Kısâs ve kazf haddi gibi. Bunda dönüş sahih değildir.