Her insan bir değerdir. Onu değerli kılan, yaratılıştan sahip olduğu fıtri durumudur. Kur’an’da geçen “Biz, gerçekten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık”(İsra suresi, ayet 70) ayeti de insanın üstün ve değerli bir varlık olarak yaratıldığını belirtmektedir. Değerin kaynağı; Allah”ın, ona kıymet vererek onu yüceltmesi ve yeryüzünü ona amade kılmasıdır. Onun için insanın her organıda değerlidir. Peki şöyle bir soru aklımıza gelirse. Bir insanın el ve ayak gibi bir uzvu (organı), bir yerde bulunsa yıkanıp cenaze namazı kılınır mı?
Bir insanın el ve ayak gibi bir uzvu, bir yerde bulunsa ne yıkanır, ne de cenaze namazı kılınır. Ancak defn edilir. Çünkü meşrû olan, cenaze üzerine namaz kılmaktır. Cenâze de uzuvdan değil, vücuttan ibârettir. Aynı zamanda, uzuv sahibi ölmemiş, hayatta olabilir. Bu, Hanefılere göredir. İmâm Şâfıî ise, “Bir uzuv da olsa yıkanıp üzerine cenaze namazı kılınacaktır. İnsanın vücudu muhterem olduğu gibi parçası da muhteremdir” der (143).
Suda boğulan kimse için, boğulup öldüğü kesinlik kazandığında, vücudunun herhangi bir parçası bulunmuşsa üzerine cenaze namazı kılınır, bir beze sarılıp kabre konur. Cesedinden hiçbir parça bulunamamışsa yine gıyaben cenaze namaz kılınabilir. Bu kimse bulunamadığından şüphesiz kabri de olmayacaktır. Kemiklerine veya cesedinin bir parçasına rastlanırsa, bu parça kabre konabilir. Bu kimsenin ölüm tarihi boğulduğu tarih veya galip zanna göre takdir edilen tarih kabul edilir.
(143) Mebsût, c. 2, s. 54