Sözlükte değiştirmek, İzale, bertaraf, Nesh sonradan gelen bir şer’i hüküm ile önceki hükmü yürürlükten kaldırmaktır. Terim olarak Hadis Usulünde nâsihu’l-hadîs ve mensûhuhû şeklinde kullanılır. Kur’ân’da nesihden söz edilmektedir. İslâm dininin hükümleri geçmiş dinlerin hükümlerini nesh etmiştir.
Ebû Müslim al-İsfâhânî “Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah´tan indirilmiştir.”Fussilet Suresi 42. ayet meâlindeki âyet-i kerîme’ye dayanarak İslâm dininde nesh yoktur, diyor. Cumhûr-u ‘ulemâya göre nesh’in vuku’û mümkündür ve vaki’ olmuştur. Nesh’in vuku’üna delâlet eden çok âyet bulunduğu gibi çok hadis de vardır. Birkaç misal verelim:
1— Peygamber (sav) Medine-i Münevvere’ye hicret ettikten sonra Allah’ın emriyle birbuçuk yıla yakın müslümanlar Beytü’l-Mak-dis’e doğru namaz kıldılar. Fakat Peygamber (sav) dünyada ilk ma’bed olarak inşâ edilen ve İbrâhim al-Halil (sav) tarafından yeniden binâ edilen Kâ’be’yi çok sevdiğinden kıble olması için başını göğe kaldırarak Allah’a yalvarıp durdu. Cenâb-ı Hakk da Peygamber (sav)’in bu içten gelen du’asım kabul buyurup şu âyet-i keri-me’yi inzâl buyurdu: “Göğe doğru yüzünün dönüşünü görüyoruz. Bunun için hoşuna gidecek bir kıbleye doğru yüzünü çevirteceğiz. Mescidü’l-Haram’a doğru yüzünü çevir” (67).
1— Peygamber (sav) Medine-i Münevvere’ye hicret ettikten sonra Allah’ın emriyle birbuçuk yıla yakın müslümanlar Beytü’l-Mak-dis’e doğru namaz kıldılar. Fakat Peygamber (sav) dünyada ilk ma’bed olarak inşâ edilen ve İbrâhim al-Halil (sav) tarafından yeniden binâ edilen Kâ’be’yi çok sevdiğinden kıble olması için başını göğe kaldırarak Allah’a yalvarıp durdu. Cenâb-ı Hakk da Peygamber (sav)’in bu içten gelen du’asım kabul buyurup şu âyet-i keri-me’yi inzâl buyurdu: “Göğe doğru yüzünün dönüşünü görüyoruz. Bunun için hoşuna gidecek bir kıbleye doğru yüzünü çevirteceğiz. Mescidü’l-Haram’a doğru yüzünü çevir” (67). Ve böylece Beytü’l-Makdis kıble olmaktan çıktı.
2— İslâm’ın ilk günlerinde bir kadın kocası vefat ettiğinde bir yıla kadar ‘iddet beklerdi. “Eşlerini bırakıp ölenler bir yıla kadar evlerde kalıp ‘iddet beklemeleri ve faydalanmaları için vasiyet etsinler” (68). Sonra “bir sene kadar” hükmünü kaldırıp dört ay on güne indiren ve önceki âyet-i kerîmeyi nesh eden şu âyet-i celîle nâzil oldu: “Eşlerini bırakıp ölenlerin eşleri dört ay on gün bekleyeceklerdir” (69).
3— Müslümanlar çok az oldukları zamanlarda bir müslümanın on kâfire karşı savaş sahasmda sebat etmesi için Allah’ın emri vardı. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Sizden sabreden yirmi kişi olursa ikiyüz kişiyi mağlûp edebilir” (70).
Müslümanlar çoğaldıktan sonra bir müslümanın iki kâfire karşı sebat etmesini emredip önceki âyet-i kerîmeyi nesh eden şu âyet-i kerîme nâzil oldu:
»Allah s izdeki güçsüzlüğü bildi. Bunun için sizden sabreden yüz kişi olursa ikiyüz kişiyi mağlûp edebilir” (71).
Âyet, âyeti ve hadisi neshedebildiği gibi, hadis, âyet ve hâdis’i neshedebilir. Çünkü din ve ahkâm ile ilgili bulunan peygamberin hadisleri yine vahye dayanır. Meselâ Kur’ân-ı Kerîm namaz kılınmasını emrediyor. Ama bu namaz kaç vakittir. Ve her birisi kaçar rek attır. Her rek atta ne kadar rükû, ne kadar sücûd vardır, bütün
bunları âyet-t kerime değil, hadis beyân etmiştir. Ve bunu inkâr etmek de küfürdür. Yine âyet-i kerimeler zekâtın verilmesini emrediyor. Ama neyin zekâtı, kaçta kaç verileceğini belirten âyet-i kerime değil, hadıs-i nebevidir.
Âyeti nesheden hadis için misâl: “Zina eden erkek ile zini eden kadının her birisine yüzer değnek vurunuz” (72) meâlindeki âyet-i kerîme evli olsun, bekâr olsun zina cinâyetini iş-liyen kimsenin cezasının yüz değnek olduğunu ifâde ediyor. Sonra Peygamber (sav) zina eden kimse evli oduğu takdirde recm edilmesini emrediyor. Ve böylelikle hâdis âyetin umûmî hükmünü kaldırıp nesh ediyor.
(67) el-Bakara âyet: 144(67) el-Bakara âyet: 144
(68) el-Bakara: 240
(69) el-Bakara âyet: 234
(70) el-Enfal âyet: 65
(71) el-Enfal âyet: 66
(72) en-Nûr, âyet: 2