İ’tikâf ve hükmü nedir? î’tikâf için câmii’de durmak şarttır. Nez-redilmiş i’tikâfda câmii’den çıkmamak şarttır. Ancak insan hâli ihtiyaçlardan, hayz ve hastalık gibi özürlerden dolayı çıkar. î’tikâf, cinsî münâsebette bulunmakla bozulur. Kezâ özürsüz câmii’den çıkmakla da bozulur. Ramazan-ı şerifte itikâf, müekked sünnettir. Peygamber Efendimiz’in özellikle Ramazan içinde ve Ramazanın son on gününde itikâf yaptığını bildiren çeşitli hadis-i şerifler vardır. Bu ibadet bir nevi inzivaya çekilmek ve insanlardan uzak durup Allah’a yakın olmak anlamındadır. Hz Âişe vâlidemizin belirttiğine göre Resûl-i Ekrem ramazanın son on gününe girildiğinde bütün geceyi ihya eder; ailesini uyandırır ve kadınlardan ayrı kalırdı.
Yüce Allah Azze ve Celle Kur’anı Kerim Bakara Suresi 187. yatei kerimesinde buyuru ki.
Meali: Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar.
Hazreti Âîşe (Radıyallahu Anha’nın dediğine göre: “Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan’ın son on gününde itikâf yaparlardı. Bu durum vefat zamanına kadar bu şekilde devam etmiştir…”
İhlâs ile yapılan bir îtikâf, amellerin en faziletlisi sayılmaktadır. Bu sayede kalbler bir müddet için de olsa, dünya işlerinden sıyrılıp Hakka müteveccih olur.
Bir mü’min için, cami gibi kudsî bir mahalde, Ramazan ayı gibi nurlu, mübarek bir ayda, bir müddet dünyanın her türlü meşgalesinden sıyrılıp Rahîm olan Rabbine bütün varlığıyla yönelmesi ve sâf bir kalb ve temiz bir dille O’na ibâdet ve tâatta bulunması, mânevî bir zevka dalması, ne müstesna bir ganimettir.
İmkânı olanlar itikâfa girmeli. İtikâf eden, camide yiyip içer, yatar. Abdest için dışarı çıkabilir. Birkaç hadis-i şerif:
(İtikâfta olan, günahlardan uzaklaşır, her iyiliği işlemiş gibi sevaba kavuşur.) [İbni Mace]
Mescidin içinde giderilmesi mümkün olmayan zarurî ve doğal ihtiyaçları için dışarı çıkabilir. Ancak ihtiyacını giderdikten sonra hemen itikâf mahalline geri döner.
İtikaf üçe ayrılır:
a. Vacip olan itikâf: Adak olan itikâf vaciptir. Bu, en az bir gün olur ve gündüz oruçla geçirilir. Hz. Ömer, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den, “Cahiliyye devrinde Mescid-i Haram’da bir gece itikâfta bulunmayı adamıştım; ne yapayım” diye sormuş Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem); “Adağını yerine getir” buyurmuştur (Buhârı, i’tikâf, 16; Ahmed b. Hanbel, ll, 10).
b- Sünnet olan itikâf: Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmek sünnettir. Hazreti Âîşe’nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) orucun farz kılınmasından ömrünün sonuna kadar Ramazan aylarının son on gününde itikâfa girmiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 67, 129). Bir yerleşim merkezinde bulunan müslümanlardan birisi bu sünneti yerine getirirse, diğerleri üzerinden bu görev düşer. Bu duruma göre, her yerleşim birimi için itikâf sünnet-i kifâye hükmündedir. Bir kişinin bunu yapması o beldedeki diğer müslümanları sorumluluktan kurtardığı gibi Cenâb-ı Hakk’ın, itikâf yapanın ecrini diğer belde müslümanlarına da vereceği umulur.
c- Müstehab (mendub) olan itikâf: Vacip ve sünnet olan itikâfların dışında itikâfa girmek müstehabdır. Bunun belirli bir vakti yoktur. Hatta mescide giren kimse çıkıncaya kadar itikâfa niyet ederse orada kaldığı sürece itikâfta sayılır. Bu itikâfda oruç şart değildir. Bazı müctehidlerin, itikâf süresinin bir saat bile olabileceği görüsünde bulunduklarını yukarıda zikretmiştik.
Kadınlar camide itikâf yapmaz. Evdeyse şarta bağlıdır. Eğer mescid olarak kullandıkları bir oda varsa, o odada itikâfa girebilirler. Yemek yapmak, temizlik gibi ev işlerinin hiçbiri yapılmaz. Sadece ibadetle uğraşılır. Abdest gibi zaruri işleri yapmanın mahzuru olmaz. Ramazanın son on gününde olanı sünnet-i kifâyedir. Az itikâf da yapılabilir. Bir gün veya birkaç saat gibi… İtikâfa girenin oruçlu olması şarttır. Sadece Şâfiî’de oruçlu olma şartı yoktur. Diğer üç mezhepte oruçlu olmak şarttır. İmkânı olan kadınların evde itikâfa girmeleri, unutulmuş bu sünneti ihya etmeleri ve sünneti ihya etme sevabına kavuşmaları çok iyi olur.