Ölen insanın defnedilmesi, gömülmesi için kazılan yer, mezar. Ölümü ve âhireti hatırlayıp ibret almak, mezarlıkta medfûn (gömülü) olanlara duâ etmek ve Kur’ân-ı kerîm okumak ve velî olan ölülerin rûhlarından istifâde etmek maksadıyla bir kabre veya mezarlığa gitmek. Dinimizde hayatta olanlar kadar ölüler de muhteremdir ve onlar da saygıya layıktır. Dolayısıyla cenazelere saygı gösterdiğimiz gibi vefat edenlerin kabirlerine de saygı göstermeliyiz. Dinimiz, kabir ziyaretini teşvik etmekle kalmamış, bunun şekil ve usûlünü de ta’lim buyurmuştur. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Allahü teâlâ, rüzgârı, rahmeti olan yağmurdan önce müjdeci gönderir. Rüzgârlar, ağır olan bulutları sürükler. Bulutlardan ölü olan toprağa su yağdırırız. O yağmurlu yerden meyvalar çıkarırız. Ölüleri de kabirlerinden böyle çıkaracağız. (A’râf sûresi: 56)
Meyyit kabre konduğu zaman, amelleri onun etrâfını sararlar. Allahü teâlâ, o amelleri konuşturur. Ameller şöyle der: “Ey bu kabirde yapayalnız kalan kul! Dostların, çoluk-çocuğun senden ayrılıp, gittiler. Bugün senin benden başka bir arkadaşın ve yak ının yok. (Yezîd Rakkâşî)
Kabir, Cennet bahçelerinden bir bahçe, yâhut Cehennem çukurlarından bir çukurdur. (Hadîs-i şerîf- Ahvâl-ül-Kubûr)
Kabir hergün beş defâ; “Ben, yalnızlık yeriyim. Bana gelecek kişi Kur’ân-ı kerîm okuyarak kendine arkadaş edinsin. Ben karanlık yeriyim, bana gelecek kişi, namaz kılarak beni aydınlatsın. Ben, altı-üstü toprak olan bir yerim. Bana gelen sâlih amel il e gelip yatağını hazırlasın. Ben, yılanı ve çıyanı içimde barındıran bir yerim. Bana gelen tiryâk ile gelsin. O tiryak da; Besmele-i şerîf ve çok gözyaşı dökmektir. Ben, Münker ve Nekir adındaki suâl meleklerinin suâl soracakları bir yerim. Bana gele n onlara cevap verebilmek için (Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah) sözünü çok söylesin diye seslenir. (Muhammed bin Selâme el-Mısrî)
Kabre yılanlar, dışardan gelir sanma. Sizin kötü amelleriniz, sizin için engerek yılanıdır. Dünyâda iken yediğiniz haramlar da kabre yılan olarak gelir. (Ebû Mansur Abbâdî)
Kabristanlar kişinin kendisini muhasebeye çekeceği ibret mekânları olduğu için oralarda yüksek sesle ağlama, bağırıp çağırma gibi davranışlardan uzak durulmalıdır. Nitekim hadis-i şeriflerde ölen kimsenin, kabrinin başında feryâd ederek ağlayanlar yüzünden azâb göreceği, sıkıntı duyacağı haber verilmiştir.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) başka bir hadislerinde de: “Kim, ölen bir kimse için; avuçlarıyla yanaklarını döver ve yakasını yırtarsa ve Cahiliye âdeti olarak bağırıp çağırırsa o bizden değildir.” buyurarak kabir başında kaderi tenkit manasını taşıyan davranışlardan uzak bulunulması gerektiğini ifade etmiştir. Aynı durumu ifade sadedinde Ebû Musa el-Eşârî Hazretleri de şöyle buyurmuştur: Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) bizi uzaklaştırdığı şeylerden ben de sizi uzaklaştırıyorum, yasaklanan şeyler şunlardır: “Saçını başını yolmak, yaka paça yırtmak, sesini yükselterek bağırıp çağırmak.”
Aynı şekilde mezarda yatanlar aleyhinde konuşmaktan ictinab etmek ve diline sahip olmak da dikkat edilmesi gereken hususlar arasındadır. Çünkü Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ölenlerin aleyhinde konuşmaktan bizleri menederek: “Ölülerinizin iyiliklerini anınız, kötülüklerini anmayınız.”; bir başka hadiste de “İsteyen (kabirleri) ziyaret etsin (fakat ziyaret esnasında sakın) kötü söz söylemeyiniz.”[5] buyurmuştur.
Kabir ziyaretinin mekrûhlan şunlardır:
1— Yukarda zikredilen sünnetleri terk etmek,
2— Yüksek sesle ağlayıp gürültü yapmak,
3— Peygamber (sav)’in kabri şerifi de olsa onun taş ve demirlerini öpmek, onlara yapışıp asılmak ve elleri oraya koymaktır. Bunları yapmak çirkin bir bid’attır (152).
4— Erkek ve kadın cemaatı, karışık olarak ziyâret etmek,
5— Kabrin yanında mum yakmak, çaput bağlamak, bütün bunların İslâm’da yeri yoktur.