Kadılar devletlerde İslami hukukların yerine getirilmesinde görev alırlar. Günümüzde kadılar olmamasına rağmen Osman devleti döneminde ve gelişmemiş ülkelerde kadılar aktif olarak görev başında olmaktaydı. Devlet yönetiminde belli bir makam ve mevki olarak yargı sisteminin önemli parçasıdır. Dini otorite sağlanması ve yönetim kadılardan sorulmaktadır.
Kâdî, (Hakim) on durumda hüküm vermekten sakınır :
1) Hiddet ânında,
2) Karnı acıkmış vaziyette,
3) Susamış vaziyette,
4) Cinsel arzunun galebesi hâlinde,
5) Mahzun ve sıkıntılı durumda,
6) Aşırı sevinme hâlinde,
7) Hastalık hâlinde
8) Büyük ve küçük abdestin sıkışması hâlinde,
9) Uyuklama hâlinde,
10) Aşırı soğukluk veyâ aşırı sıcaklık hâllerinde.
KÂDI:
İslâm hukûkuna göre hüküm veren hâkim.
Kâdılar üç kısımdır: Biri Cennet’te, ikisi Cehennem’dedir. Hakkı bilen ve ona göre hüküm veren kâdı Cennet’tedir. Hakkı bilen fakat ona göre hüküm vermeyen kâdı Cehennem’dedir. Bilmediği hâlde hüküm veren kâdı da Cehennem’dedir. (Hadîs-i şerîf-İbn-i Mâce, Ebû Dâvûd, Tirmizî)
Kâdı yerine oturunca, onun yanına iki melek iner ve zulmetmedikçe ona yol gösterirler. Onu muvaffak kılmaya çalışırlar. Eğer zulmederse, oradan ayrılıp kendi hâline bırakırlar. (Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd)
Kâdı da müftî gibi mutlak olarak Ebû Hanîfe’nin kavilleriyle (ictihadlarıyla, fetvâlarıyla) amel etmeli, ondan sonra Ebû Yûsuf’un, ondan sonra İmâm-ı Muhammed’in, daha sonra İmâm-ı Züfer ve Hasan ibni Ziyâd’ın fetvâlarıyla bu tertip üzerine hüküm ver melidir. (Secâvendî)
Kâdının müctehid olması evlâdır, daha iyidir. Eğer müctehid kâdı bulunmazsa âdil, sâlih, dîninde emniyetli, aklında, anlayışında güvenilir olan biri seçilir. Ayrıca fıkhı ve sünneti de iyi bilmesi lâzımdır. (İbn-i Hümâm)