Hem kadının hemde erkeğin bazı görevleri vardır. Günümüz’de özellikle kadın ev işi yapmak zorunda mı? veya Hanım ev işlerini yapmaya mecbur değil mi? gibi sorular söylenmektedir.
Öncelikle bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan ( kendi hoşuna gitmese de ) yapması elbette güzeldir.
Bugün insanların planlarını hep dünya ile sınırlandırmaları sıkıntıya yol açıyor. Hâlbuki asıl yaşanılacak gerçek hayat ahirette ve cennettedir. Ahiret hayatı takva sahipleri için daha hayırlıdır.
Kur’anı kerimede şöyle beyan buyurulur:
“Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da onlar üzerinde hakları vardır.” (Bakara, 2/228)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle buyuruyor:
“Bir kadın kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse cennete girer.”
Bu görevler her ne kadar sadece erkek memnuniyeti için yazılmış olsa da uyulması aileninin tümünün memnuniyetini sağlayacaktır. Bu fetva, kadına İslam dininin tanıdığı geniş hürriyeti ve aile içindeki mevkiini göstermektedir. İslamiyet ona köle olarak bakan cahiliyet zihniyetine set çekmiş ve aile ocağında bir hizmetçi olarak değil, evin hanımı olarak görmüş, yapmak istemediği işler için, erkeğin onu cebre ve zorla işi gördürmeye gücünün yetmeyeceğini haber vermiş, yaptığı her hizmetin karşılığında ecir vaadetmiş ve sevap kazanacağını müjdelemiştir.
Efendimiz (asm) Hazretleri, kızı Fatıma (ra) ile damadı Ali (ra)’yi evlendirdiği sırada, evin iç işlerini kızı Fatıma’ya, dış işlerini de damadı Ali’ye verirken şu tavsiyede bulunmuştur:
“Çeşmeden su getirmek, hamur yoğurup ekmek yapmak, evin temizliğini yapıp iç işlerini düzenlemek Fatıma’ya aittir. Dış işleri de Ali’nin sorumluluğundadır!.”
Beyin ailenin geçimi için çalışıp çabalaması nasıl nafile ibadet kutsiyetine yüceli-yorsa; hanımın ev işlerinde çalışıp çabalaması, yemek pişirip çoluk çocuk hizmetinde yorulması da aynı şekilde ona nafile ibadet kutsiyetinde sevap kazandırmaktadır. Çokları tarafından yanlış anlaşılan bir konu şöyle sorulmaktadır:
– Hanım ev işlerini yapmaya mecbur değil midir? Bu söylentilerin mahiyeti nedir?
Böyle bir tereddüde düşenler şu mealdeki hadis-i şerifi öne sürmüşlerdir.
Efendimize gelen bir hanım:
– Benim malım olmadığından sadaka verip de sevap kazanamıyorum! diyerek üzüntüsünü ifade etmiş.
Efendimiz de üzülen hanıma:
– Senin evinde beyine hizmetin sadakadır, üzülme! buyurmuş.
Bundan hareketle bazı alimler: “hanımın ev işlerinde hizmet etmesi sadakadır. Sadaka da verilirse sevap olur” verilmezse günaha girilmez. Öyle ise hanım da evde hizmet ederse sevap olur, etmezse günaha girmez” şeklinde yorum yapmış, hanımın evde hizmetinin zorunlu olmadığını ileri sürmüşlerdir.
Şafii ve Hanefî görüşleri de bu konuda şöyle ifade edilmiştir:
– Nikah, kadından nesil yetiştirmek için istifade helalliği
getirir, ev işlerinde çalışma mecburiyeti getirmez..
Ancak, gerek toplumlarda yaşanan örfe göre, gerekse diğer dini delillere bakıldığında durum netleşmekte, hanımın ev işlerinde çalışması en azından (diyaneten) görevi olduğu hükmüne vanlabilmektedir.
Nitekim Hazret-i Ali ile Fatıma validemizin aile hayatlan-na ait nasıhatlarda bulunan Efendimiz:
– Kızım sen ev hizmetlerini yap, Ali de dış hizmetleri görsün! şeklinde tavsiyelerde bulunmuştur.
Bu yüzden Fatıma validemizin evde el değirmeni çevirmekten eli nasırlaşmış, hamur yoğurmak için küplerle su getirmekten de omuzlarında berelenmeler meydana gelmiştir. Hatta yardım edecek bir hizmetçi tahsisi için kendisine yapılan müracaata Efendimiz:
– Kızım! Henüz Suffa ashabının yemek ihtiyaçlarım kar-şılayamadım ki sana bir hizmetçi tahsis edeyim, diyerek üzüntülü cevap vermek zorunda kalmıştır.
Bundan da Fatıma validemizin ev işlerini bizzat kendisi ‘ gördüğü anlaşılmış, hanımların ev işlerinde çalışmaları görevleri olduğu hükmü çıkarılmıştır.
Nitekim bir gün Hazret-i Ebu Bekrin (ra) kızı Hazret-i Es-ma’yı ev işlerinde çalışırken başı üzerinde yük de taşıdığını gören Efendimiz (sav) Hazretleri, gördüğü çalışmayı yasaklamamış, hanımların böyle ev işleri yapmaları caiz değildir, dememiş ama bu hizmetlerin sevabından söz etmiştir.
Âlimlerin çoğunluğu:
– Hanımların ev işlerini yapmaları (hukuken) olmasa bile (diyaneten) görevleridir! hükmünü vermişlerdir. ’
Anlaşılan odur ki, İslam hukukuyla hükmeden bir hakim ev işlerini yapmayan hanıma nasihatta bulunup ceza vermese de ahirette Rabbimiz diyaneten hanımin bu ihmali sorar.
– Bey evin dış işlerinde çırpınırken, sen evin iç işlerinde neden aynı gayreti göstermedin? şeklinçle soruya muhatap olurlar.
Bey’in, ailenin maişeti için çalışıp çabalaması nasıl nafile ibadet kutsiyetine yüceliyorsa hanımın ev işlerinde çalışıp çabalaması, yemek pişirip çoluk çocuk hizmetinde yorulması da aynı şekilde ona nafile ibadet kutsiyetinde sevap kazandırmaktadır.
Bundan dolayı bazı alimler erkeğin asli görevine bir de sevap getiren yardımcılık görevi ilave ederek derler ki:
– Beyin dış işlerinde çalışması farz olan aslî görevidir. Ev işlerinde hanıma destek vermesi sünnet olan yardımcılık görevidir.
Gerçekten de Efendimiz (sav) Hazretleri ev işlerini tümüyle üzerine almamış, ama tümüyle de hanımlara yüklememiş; bulduğu fırsatlarda bizzat evde yardımcılık yapmış, bu türlü hizmetleriyle de ümmetine sünnet olan örnek sunmuştur.
Demek ki beylerin asli görevleri her ne kadar dış işlerini sürdürmek ise de evde hanımlara yardımcılık görevleri de sünnet olarak mevcuttur.
Bunun için “ hayat müşterektir” denmiştir.