Hz Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem efendimiz dua ederek Yüce Allah’tan nur istemiştir. Şunuda söylemek faydalı olacaktır. Takva kapısı açık kaldıkça oradan sadece Allah’ın rahmet adını verdiği Nur’u, kalbimize girecek ve onu dolduracaktır. Kalbimize, zikir yaptığımız sürece devamlı rahmet (nur) ulaşır. Bu nedenle Kur’anı Kerim Rad Suresinin 28. Ayeti kerimesin’de Yüce Allah Buyurur ki; Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.
Zikir arttıkça nurlanma, aydınlık kalıcı olarak artar. Mevlamız cümle ümmeti Muhammedi nurlandırsın, inşaallah. Abdullah bin Abbas (ra) rivayete göre Peygamber Efendimizin dualarından biri şu dua idi:
Okunuşu: “Allâhümmec’al fî kalbî nûrâ ve fî basarî nûrâ, ve fî sem’î nûrâ ve ‘an yemînî nûrâ ve ‘an yesârî nûrâ ve fevkî nûrâ ve tahtî nûrâ ve emâmî nûrâ ve halfî nûrâ, vec’allî nûrâ.”
Anlamı: “Allah’ım! Kalbimde nûr var et, gözümde nûr var et, kulağımda nûr var et, sağ yanımda nûr var et, sol yanımda nûr var et, üst tarafımda nûr var et, alt tarafımda nûr var et, önümde nûr var et, arkamda nûr var et, beni nûrlu yap.” (Buhârî, De’avât, 10)
Bu duasında Peygamberimiz (s.a.s.), Allah’tan manevî ışık (nûr), hidayet ve Kur’ân’ın aydınlığında bir hayat istemektedir.