Paranın hızla değer yitirdiği enflasyonist ortamda karz-ı hasen suretiyle borç veren kişi satın alma gücündeki parayı geri almak için ne yapmalıdır?
Öncelikle Karz-ı hasen Kur’ân’a ait bir tabirdir. Kelime anlamı güzel borç demek olup, ıstılahî mânâda ‘malı Allah için harcamak’ demektir. Daha açık bir dille anlatmak gerekirse; Muhatabın ihtiyacına göre elinden tutmamız, ödeme imkânı varsa borç vermemiz, ödeme imkânı yoksa karşılıksız yardım etmemiz, her ikisi de karz-ı hasendir.
İslâm dini malûm olduğu üzere karz-ı hasene büyük ehemmiyet vermiştir. Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: “Bir kimse müslüman bir kardeşinin dünya sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse Allah da kıyamet gününde onun sıkıntılarından birisini giderecektir. Bir kul, kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah Teâlâ onun yardımında olacaktır (Müslim). Diğer bir hadiste şöyle buyuruyor: “Bir kimse iki defa bir dirhem karz-ı hasen olarak verirse onun için bir sadaka ecri vardır” (İbn Hibân).
Maalesef bu zamanda hayırsever kimseler azaldığından karz-ı hasenin azalmasına vesile olduğu gibi enflasyon daha da azalmasına sebebiyet vermiştir. Karz-ı hasen vermek isteyen kimsenin mağdur olmaması ve bu kapının açık kalması için birkaç çare düşünülebilir.
1— Karz-ı hasen vermek isteyen kimsenin ödünç isteyene altın vermesi ve istirdad zamanında da altın alması,
2— Borç isteyene piyasadaki normal fiyatla ticari birkaç metâ vermesi,
3— Sakıricası yoksa ithalat ve ihracat ile meşgul olan veya dı-şarda çalışan kimse için döviz vermek ve almak.
4— Ebû Yusufun kavline göre hareket etmek. Yani mevcut paraların değerlerinde meydana gelecek değişmeleri borçların ödenmesinde nazar-ı itibare almaktır (80).
Ancak, İmâm A’zam ve İmâm Muhammed bu görüşü kabul etmedikleri için ihtiyaten bundan sakınmak daha iyidir.