Yemin kefareti nedir?
Öncelikle Yemin, yalnız Allahü teâlânın isimlerini söylemekle olur. Vallahi, billahi, tallahi gibi. Onun Müslüman bir kişi verdiği sözde durmak ve ettiği yeminin icabını yapmak dînî bir vazifedir. Yalan yere yemin büyük günahtır. Doğru olarak çok yemin etmek de uygun değildir. Keffareti yemin, yaptığı bir yemine riayet etmeyip onu bozan birine lazım gelen keffarettir. Gücü yetiyorsa bir köle veya cariye azat eder veya on fakiri iki öğün doyurur. Veya on fakiri orta halli olarak giydirir. Bunlara da gücü yetmez ise, üç gün aralıksız oruç tutar. Ve artık bundan sonrada yemin etmeye ve yemin bozmamaya tövbe ederek yeminine sadık kalacak ve bunun önemini anlamış olacaktır. Böylelikle kul hem iç temizliği ile rahata huzura erecek inşaallah.
Her bozulan yemine bir keffaret gerekir. Eğer karıştıracağınız kadar çok ve unutulmuş ise bir keffaret tutup istiğfar edin. Yeminini bozan kimsenin kefâret vermesi, dünyada yeminini bozma vebâlinden kurtulmanın maddî bedelidir.
Ayrıca On günlük para veya yiyecek bir defa da bir fakire verilmez. Bir fidye – âyet-i kerîmede de belirtildiği gibi – bir fakiri tam bir gün doyurmaktır. Bir günde ise iki öğün vardır. Yüce Allah azimuşşan Kur’ân-ı Kerim’de buyuruyor ki:
Mâide Suresi 89. Ayet Meali: Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.
Oruç tutma gücünde olmayan kimse, fidye verebilecek kadar zengin de değilse, yapacağı iş, Allah`tan afv ve mağfiret dilemektir. Fidye vermek mecburiyeti, onun üzerinden kalkmıştır.
Ayrıca, mümkün mertebe yeminden kaçınmamız gerektiğini unutmayalım. Şayet yemin etmek durumunda/zorunda kalırsak da, mutlaka icabını yapmamız, yapamamışsak keffaretini vermemiz lazım geldiğini hatırdan çıkartmayalım!