Mevkûfün ‘aleyh kendisine vakf edilmiş olan-vakfın mahsulü zekâta tabi olan şeylerden ise zekâtını vermekle mükellef midir?
Kur’an’ın ifadesiyle fakirin hakkıdır, onu vermek “tathîr” ve “tezkiye”yi (et-Tevbe 9/103), kişinin maddî ve mânevî varlığını temizleme ve arıtmayı sağlar. Hz. Peygamber de zekâtın müslüman mükelleflerden alınacağını söylemiş ve zekât vermeyi İslâm’ın şartları arasında sayarak onun malî bir yükümlülük olduğu kadar bir ibadet olduğunu da teyit etmiştir (Buhârî, “Îmân”, 2; “Zekât”, 1).
Mevkûfün ‘aleyh, camii, medrese, köprü gibi mükellef olmayan bir şey veya fukarâ ve ulemâ gibi muayyen bir şahıs değil, bir cihet ise vakiin mahsulü zekâta tâbi olan şeylerden olsa da muhatap olmadığı için zekâtı verilmiyecektir.
Fakat mevkûfün ‘aleyh, muayyen bir kimse olursa vakfın mahsulü zekâta tâbi olan şeylerden olduğu takdirde zekâtı verilecektir (15).
Dipnot
(15) al-Mühezzeb, c. 1, s. 443