Nifâs (loğusa)’m süresi hakkında ne kadar bir bilgi sahibiyiz. Bu gün sizler için nifas kaç gün sürer veya dinimizde lohusalık kaç gün sürer gibi soruların cevaplarını paylaşacağız. Şimdi öncelikle Namaz kılmak, Kur’an-ı kerim okumak, hac ibadetini yapmak, baliğ olmak, evlenmek, boşanmak, iddet beklemek ve benzeri işler için, kadınlık hallerini bilmek gerekir. Nifasın asgari, azami ve çoğunlukla kabul edilen süreleri vardır. Nifas, başka bir değişle Lohusalık müddeti, Mezhepler arasında farklı şekilde açıklanmıştır. Lohusalık haline islâm Fıkhında “nifas” denmesinin sebebi; onunla bir “nefs”in, yani bir canlının dünyaya gelmesi, veya canlıyı ayakta tutan esas unsurlardan biri olmasından dolayı “nefs” tâbir edilen kanın, doğumla beraber akması, ya da rahmin açılıp yarılmasından dolayı “rahim teneffüs etti” denmesi yani, “nifas”ın “teneffüs” kelimesinden türemiş olabilmesidir. Tarifte de değindiğimiz gibi lohusalık, çocuğun yarıdan çoğunun çıkmasıyla başlar. Yarıyı belirlemek için çocuğun doğru gelmesinde göğsüne, ters gelmesinde ise göbeğine itibar edilir.
Şafii ve Malikiye göre Nifâs (loğusa)’m süresi Nifâs’m en azı bir lahzadır. Çoğu da altmış gündür. Normali ise kırk gündür. Altmış günü geçen süre de istihaza sayılır. İstihaza kanı; hastalık sebebiyle gelir. Uzun zaman akması tehlikeli olup, tedavi olmak lazımdır.
Hanefî ve Hanbeliye göre azami süresi kırk gündür; bundan sonra görülen kan istihaza kanıdır. Bunun delili ise Ümmü Seleme’nin şu sözleridir: “Loğusa kadın Resulüllah (Aleyhisselam) döneminde kırk gün kırk gece beklerdi.”
Diğer mezhep imamları ise, asgari süresinin haddi yoktur demişlerdir. Çünkü şeraitte onu tehdit eden her hangi bir nass yoktur. Bu durumda fiilen onun var olduğu süreye baş vurur ve az veya çok bulunmasına bakılır.
Görüldüğü üzere her iki görüş arasında herhangi bir aykırılık yoktur; bunların ikisinde de maksat birdir.
Kadın doğum yapmakla birlikte kan görmeyebilir. Rivayet edildiğine göre Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) döneminde bir kadın doğum yapmış ve lohusalık kanı görmemiş bu sebeple ona “zat’ul-cufur” adı verilmiştir.