Günümüzde bir çoğumuz nişanlıyken dini nikah kıyılır? bu ne kadar doğru n kadar yalnıştır? Yada Nişanlıyken dini nikah kıyılır mı?
Bir çok kız evladımız nişanlıyken resmi nikahı yapmadan dini nikah yapmaktadır. Bu nedenle zaman zaman sorunlar çıkabiliyor. Bu nedenle kadın ve erkek şahitler huzurunda nikahlansalar karı koca sayılacaklarından erkek boşamadan kadın başkasıyla evlenemez. Bu açıdan evlenecek kadın kardeşlerimiz ve kız evlatlarımız mutlaka resmi nikahıda anında yapmalarını tavsiye ediyoruz.
Ayrıca Sözlülük ve nişanlılık döneminde erken nikâh yapılmaması, nikâhın evliliğe yakın ve sırf evlilik amacıyla yapılması her iki tarafın, bilhassa kız tarafının huzurunun ve onurunun korunması açısından fevkalâde önemlidir.
Çünkü nişanlılık dönemi tarafların birikirlerini tanıma dönemidir. Böyle tanışma döneminde işi hemen sonuca götürüp de dini nikah yapılmaz. Yapılırsa selahiyet erkeğin eline geçtiğinden, geri dönülmez hale gelinir. Halbuki nişanlılık, dönülmesi mümkün olan bir devre olmalı; bu dönemi taraflar tanışma süreci olarak yaşamalılar.
Bu tür olayların yaşanmaması için yapılan akitlerin mutlaka kayıt altına alınıp hukuki güvenceye kavuşturulması elzemdir. Çünkü dindar olduğunu söyleyen gençler ve/veya aileleri resmen tescilin olmadığı durumlarda aralarında akdedildiği ifade edilen akitleri inkar etmekte ve taraflardan biri ve genellikle kız tarafı mağdur duruma düşmektedir.
Bina mı yapacaksınız, temeline dikkat ediniz. Çünkü temeldeki yanlışlık çatının sağlamlığıyla düzeltilemez. Zayıf temel, üzerindeki sağlam çatıyı da çökertebilir.
Okuyucumun sorusu bunu hatırlatıyor bana. Nasıl bir yanlış başlangıç yapmışlar onu arz edeyim.
Öğretmen kızcağız, yine öğretmen bir delikanlı ile nişanlanmışlar. “Ne âlâ ne güzel.” diyeceksiniz benim gibi. Acele etmeyin sonuna bakın.
Daha nişanlılık döneminde tutmuşlar bir de hemen dinî nikah yapmışlar. Yani kızcağız, bütün selahiyeti tam tanımadığı nişanlısının eline vermiş.
Sonra ne mi olmuş? Bakın ne olmuş.
Nikahı yaptıktan sonra oğlan teklifini yapmış:
– Sen özel okulda öğretmensin, orayı terk et, benim gibi Milli Eğitim’e geç. Birlikte olmamız daha güzel.
Kızcağızın cevabı ise kesin hayır olmuş.
– Milli Eğitim’de ben başım örtülü çalışamam. Burada idare ediyorlar. Dolayısıyla bu isteğine uyamam.
Ne olmuşsa bundan sonra olmuş. Damat “Sen de başmı açarsın”, deyince kıyamet kopmuş. Aldıkları bütün eşyalar iade edilmiş, münasebetler kesilmiş. Yani ayrılmışlar.
Ancak oğlan diretiyormuş:
– Gerçi eşyalarımı aldım; ama nikahı vermem. Yani boşamam.
Kızcağızın sorusu şu:
– Şimdi ne olacak?
Baştan yapılan yanlışlığın sonunda neler hissedilirse bunda da onlar hissedilecek, aynı üzüntü ve sıkınü yaşanacaktır.
Çünkü yanlışlık baştan yapılmış, henüz taraflar biribir-lerini tam tanımadan, bütün ihtimalleri konuşup bir sonuca bağlamadan hemen karar vermiş, dinî nikahı yaptırmışlar.
Defalarca yazdık. Nişanlılık dönemi tarafların biribirleri-ni tanıma dönemidir. Böyle tanışma döneminde işi hemen sonuca götürüp de dinî nikah yapılmaz. Yapılırsa selahiyet erkeğin eline geçtiğinden, geri dönülmez hale gelinir. Halbuki nişanlılık, dönülmesi mümkün olan bir devre olmalı; bu dönemi taraflar tanışma süreci olarak yaşamalılar.
Bu muhayyerlik dönemi yaşanmamış, resmisinden çok önce dini nikah yapılmış, sonunda iyice tanışıp da, ben senin özel okuldaki hizmetini uygun bulmuyorum; uygun olanı, benim gibi resmî yerde hizmet etmen, başm açılsa da.. demeye gelince, anlaşamayacaklarını anlamışlar. Anlamışlar; ama iş işten geçmiş, dinî nikahı yapmış, ayrılma imkânım bütünüyle erkeğin eline vermişler. Buna rağmen de ayrılmışlar; ama erkek nikahı vermiyor, yani boşanmıyormuş.
Şimdi ne olacak? Esas mesele burada.
Bir defa nikah, kızcağıza verilen zinetleri, mehıi ve eşyaları kendi malı yapar, iadeyi gerektirmez. Çünkü nikahla bunlar onun malı olmuştur. Dinî sorumluluğu hisseden taraflar bunun da uhrevi sorumluluğunu hissetmeli, verdiklerini geri almamalılar.
İkincisi de, erkeğin kadım boşamasıdır. Çünkü nikahı altında birinin, hem maddi hem de manevi sorumlusudur. Bu sorumluluğu sebepsiz yere taşımaya razı olmamalıdır.
Üçüncüsü bizim temennimiz, bütün bunlara rağmen tarafların ortak noktalan bulmaları; anlaşmayı, temel mefhumlarda birleşmeyi düşünmeleridir. Çünkü meslek birliği vardır. Bu, önemli bir birliktelik olsa gerektir.
Biribirlerini anlamaları kolay olacaktır. Acele karar, iki tarafa zarardır.