Ölü arazi, kimsenin mülkü veya bir köyün harimi olmayan arazidir. Köyün harimi, köyün muhtaç olduğu yerdir. Meselâ sohbet etmek için halkın oturduğu yer, davar, sığır ve devenin yatağı, çöplük ve mer’a gibi yerlerdir.
Bunların yanında, umumun veya ammeden bir kısmının menfaatine terkedilen caddeler, meydanlar ve meralar gibi İslâm’ın ilk devirlerinden beri bilinen ve metrûk arazi denilen arazi türü vardır. Osmanlı kanunnâmelerinde bu çeşit arazinin zikredilmemesi onun mevcut olmadığını göstermez. 1274 tarihli arazi kanunnâmesiyle bu arazi hakkındaki statü kanunlaştırılmıştır.
Fıkıh kitaplarının hepsinde bu çeşit arazilere mahsus hükümler vardır (meselâ bk. Mecelle, md. 1271). Ayrıca, “sahipsiz ve ölü yerler” demek olan arâzî-i mevât da bütün fıkıh kitaplarında “İhyâ-i Mevât” başlığı altında incelenmektedir. Bunlar Mecelle’de kısmen de olsa aynen tedvin edilmiştir (bk. md. 1270-1291).