Evlilikte Cinsellik hayatı çok önemlidir. Bu nedenle İslam alemin’de veya Peygamber efendimizin evliliğinde neden cinsellik akla gelmez. Oysa İslam dininde cinsellik hayatın ve dinin bir parçasıdır. Karı-koca muhabbetinin sebebidir. Evliliğin iki ana gayesi vardır. Biri neslin çoğalması, diğeri şehevanî duyguların meşru dairede tatmin edilmesidir. Cinselliğin, evlilik hayatını, ne kadar çok etkilediğinin farkında olmayanlar, cinselliği küçümsemişlerdir.
Peygamberimiz cinsellikle ilgili sorulara açık açık cevaplar vermiş; “karı-koca arasındaki cinsel ilişkide sadaka sevabı” olduğunu belirterek evliliği ve cinsel ilişkiyi teşvik etmiştir.
Peygamberimizin çok evliliği cinsi hislerin baskın olması gereken gençlik devresinde olmamış; O, gençlik yıllarında tek hanımla yaşamış, hatta bu tek hanım da iki çocuk anası dul bir hanım olmuştur.
İki kör karşılıklı oturmuş, yemek yiyorlarmış. Biri ötekine çıkışmış:
– Niçin iki lokma birden alıyorsun?
Öteki buna bir mânâ verememiş de demiş ki:
– Sen körün tekisin, nasıl biliyorsun benim iki lokma birden aldığımı?
Körün cevabı şöyle olmuş:
– Ben iki lokma birden alıyorum da ondan.
Demek insan kendisi nasılsa başkalarını da öyle bilir. Kendisi sinsi ise başkasmı da öyle sinsi sanır.
Nitekim nefsinin, şeytanının istilasına uğrayanın biri de şöyle bir iddiada bulunmuş, demiş ki:
– Peygamberimiz çok evlenmiş. Demek ki onda da cinsel taraf ağır basmış.
Şayet bu yorumu yapana sorsanız:
– Nasıl bildin böyle olduğunu?
Eminim diyecek ki:
– Bende de cinsellik ağır basıyor, nefis beni istila ve işgal ediyor da ondan…
Halbuki Peygamberimiz’in çok evliliği cinsi hislerin baskın olması gereken gençlik devresinde olmamış, o gençlik yıllarında tek hanımla yaşamış, hatta bu tek hanım da iki çocuk anası dul bir hanım olmuştur. İsterseniz olaya kısaca bir göz atalım da görelim Efendimiz (sav)’in evliliğinde ne ibretler var. Mekke halkı Efendimiz (sav)’e Muhammedü’l-emin dedikleri gibi Hatice validemize de Hatice-i Tâhire unvanı vermiş, temiz ve soylu hanım olduğunda ittifak etmişlerdi. İşte bu iki soylu insan evlenmeye karar vermişlerdi. Bunlardan Efendimiz (sav) yirmi beş yaşmda, evlenmeye karar verdiği hanım da kırk yaşındadır.
Kendisinde cinsel hisler ağır basan insan böyle mi evlilik yapar? Kendisinden (on beş yaş) büyük (kırk yaşmda) bir dulla mı evlenmeyi tercih eder? Halbuki o günlerde kendisine Mekke halkı El-Emin diyor, son derece itimada şayan bir genç olarak görüyorlardı. Kimin kızını istese anında nikahı altında olurdu. Gelelim Efendimiz’in ikinci evliliğine. Altmış beş yaşına varmış olan Hatice validemiz vefat ettiğinde Efendimiz elli yaşmda idi.
Bunu bir fırsat bilip de emsi isteklerin gerektireceği şekilde bir gençle evlilik arama cihetine gitmemiştir. Yine yaşlı bir dulla evlenmeyi gerekli görmüştür. Kimdir bu yaşlı dul? Bir de buna bakalım.İKendisine ilk iman edenlerden, maruz kaldığı zulme boyun eğmemiş, taviz vermemiş, Habeşistan’a bile hicreti göze almış; ne var ki orada kocası ölmüş, tek çocuğuyla yalnız kalmca tekrar Mekke’ye dönmüş, kimsesiz, yalnız ve fakat soylu ve imanlı… Hz. Şevde.
İşte Efendimiz ikinci evliliğini de bu fazilet ve fedakarlık timsali dul hanım Hazreti Şevde ile yapmıştır. Ancak Şevde validemiz çok yaşlı ve hareketsiz. Efendimiz’in Hatice validemizden kalan çoluk çocuğuna bakacak güç ve kuvvette değil. Bunun için genç ve dinç birine olan ihtiyaç kesindir. Aişe validemizi bu sırada söz konusu ederler. Efendimiz’in aldığıtek kız olacaktır bu. Bir de Mısır’dan gönderilen Mariye’den başka hepsi de dul ve kimsesiz olan hanımlar bundan sonra devreye girer. Bunlara cinsellikle bakmak mümkün olur mu? Aişe validemiz bir gün ölüp gitmiş olan Hatice’yi niçin hiç unutmadığını sorar. Şöyle cevap alır Efendimiz (sav)’den:
– Elbette unutmam onu ey Aişe. Çünkü herkesin bana karşı geldiği günde o benim yanımda oldu. Herkesin beni reddettiği devrede o beni tasdik etti. Herkesin bana ‘Vazgeç, muvaffak olamazsın’ dediği günlerde o bana ‘Devam et, başaracaksın’ dedi. Malıyla da, canıyla da yanımda oldu, destek verdi. Bunun için onu unutamam.
Bütün bunlar gösteriyor ki, Efendimiz (sav)’in yaşlı ve dullarla başlattığı evliliklerini cinsellikle yorumlamak mümkün değildir. Burada cinsellik aramak kendi dünyasmdakini başkalarında da var sanmaktan başka mânâya gelmese gerektir. Tıpkı çift lokma yutan körün muhatabının da aynısını yaptığını sanması gibi.