Günümüzde en çok insanların dikkatini çeken unsurlardan biride, radyo ve televizyondur. Televizyonda sürekli görüntüler değiştiği için insan zevkle izler. Radyo, sinema ve TV; kitap, gazete, dergi gibi birer yayın vasıtasıdır. Tabiki bunların bunların faydaları olduğu gibi zararlarıda olabilir. Radyo ve televizyon meselesine gelince bunların farkları vardır. Şöyleki radyo ve televizyon bizzat saz aleti değiller. Bunlar, şerre alet olabileceği gibi, hayra da alet olabilirler. Yani bunların helali helâl, haramı haramdır.
Şayet televizyon veya radyo müşterisinin kesin olarak onları haramda, saz dinlemede ve İslâm’ın kabul etmediği şeylerde kullanacağı biliniyorsa ona satmak haramdır. Yoksa Kur’an-ı Kerîm’i ve haberleri dinlemekte ve İslâm’ın mübâh kıldığı şeylerde kullanacağı biliniyorsa ona satmakta beis yoktur. Yalnız şunu ifade etmek gerekir ki, televizyon ve radyo ticaretini yapmak câiz değildir desek işi hail etmiş olmayız. Ali onun ticaretini yapmazsa Veli onu yapacaktır.
Şuna ve buna televizyon alma demekle bu işin önüne geçemeyiz. Yapmamız gereken başka bir şey vardır. Varlığımızı ve müslüman olduğumuzu gösterip milletin ahlâkım bozan ve İslâm dinine ters düşen, hatta hıristiyanlık ve kilise propagandası yapan neşriyatın önlenmesi için ilgililerle temas etmek ve bu milleti ma’nen yok etmeye çalışan zihniyeti ortadan kaldırmak için çaba göstermemiz lâzımdır.
İslâm dini; tanbur, ud ve kemençe gibi saz aletlerinin yapılmasını yasakladığı gibi çalınmasını ve dinlenmesini de yasaklamıştır. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “İnsanlardan bazıları Allah yolundan saptırmak için boş sözleri satın alırlar” (49). İbn Abbas ve Haşan al-Basri “lehve’l-hadis” kelimesini saz ve oyunlarla tefsir etmişlerdir. Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: Benim ümmetimde (erkekler için) ipek, içki ve saz âletlerini helâl sayacak kimseler olacaktır. İbn Hacer, Abu’l-Abbâs, al-Kurtubî, Abu’l-Fath ve Râzî’ gibi zevâtın dediklerine göre bu hususta icmâ’-ı ümmet vardır. İbn Hazm bu hususta muhalefet etmiş ise de sözüne güvenilmez. İbn Hacer, İbn Hazm için “ehl-i bid’at ve delâlettir” demektedir (50).
Dipnot
(49) Lokman: 6
(50) Kef al-Rı’â ‘an muharremât al-lehv va’l-semâ’ s. 307