Şeriatın mahiyeti hakkında ileri geri konuşuyorlar, İlmî bir şekilde tarif edip manasını açıklar mısınız?
İslam dini, diğer konularda olduğu gibi idari mekanizma hususunda da görüş belirtmiştir. İslâmî hayatın hakim olmayışının sebebi de, Müslümanların İslâm’ı anlamada gösterdikleri zafiyettir. Şeriat, İslam’ın getirdiği hükümlerin genel adıdır. Şeriat adabı, İslâm dininin hükümleri ve hakikatleri; Allah’ın (cc) dîninin ve kânûnlarının gereği olan davranışlar; Allah’ın kitabında ve Resûlullah’ın (asm) hadislerinde bulunan bilümum emir ve düzenlemeler; Kur’ân’da ve hadislerde yer alan emir ve yasaklar; haramlar ve helâller; İslâm fıkhının ilgi alanına giren farzlar, vâcipler, sünnetler ve nâfileler ve dînin emir ve tavsiyesi olan davranışlar bütünü mânâlarına gelmektedir.
Şeriatın lügat manası izhar etme ve açıklamadır. ‘Şerea’ kelimesinden alınmadır. Istılahta ise; Cenab-ı Allah tarafından va’z edilip indirilen ilahi kanunlardır. Bu da Kur’ân-ı Kerim ve vahye dayanan Peygamber (sav)’in sünnet-i seniyyesidir. Rağib el-İsfahani MÜFREDAT adlı eserinde bu kelimeyi şöyle tarif ediyor: Şeriat, yol anlamındadır. Bilahere ilahi yol için istiare edilmiştir. Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahat-ı Fıkhiye Kamusunda ise şöyle demektedir: Şeriat, lisan ı dinde Cenab-ı Hakkın kulları için va’z etmiş olduğu dini, dünyevi ahkâmın heyeti mecmuasıdır. Bu itibarla din ile şeriat müteradiftirler (37). Müctehid ve fakihlerin ictihad -leriyle ortaya attıkları mesele ve getirdikleri açıklamalar şeriate girmez. Bu onların görüşüdür, doğru olabildiği gibi yanlış olabilir. Peygamber (sav) ,fMüctehid içtihadında isabet ederse iki, yanılırsa bir ecri vardır” buyurmuştur. Yalnız halk arasmda meşhur olan şey şeriat fıkıh kitaplarının muhtevasından ibarettir, bunun için Hanbeli alimlerinin bir kısmı şeriatı üç kısma ayırmışlardır:olduğu dini, dünyevi ahkâmın heyeti mecmuasıdır. Bu itibarla din ile şeriat müteradiftirler (37). Müctehid ve fakihlerin ictihad -leriyle ortaya attıkları mesele ve getirdikleri açıklamalar şeriate girmez. Bu onların görüşüdür, doğru olabildiği gibi yanlış olabilir. Peygamber (sav) ,Müctehid içtihadında isabet ederse iki, yanılırsa bir ecri vardır” buyurmuştur. Yalnız halk arasmda meşhur olan şey şeriat fıkıh kitaplarının muhtevasından ibarettir, bunun için Hanbeli alimlerinin bir kısmı şeriatı üç kısma ayırmışlardır:
1— Münezzel: Allah tarafından nazil olandır ki, Kur’ân ve vahye dayanan Peygamberin sünnetidir.
2— Müevvel: Bu da fakih ve müctehidlerin ictihad ve görüşleridir.
3— Muharref: Bu da hurafe ve uydurma hadislere dayanan batıl hükümlerdir. Ama doğrusu yukarıda belirttiğimiz gibi ictihad ile sabit olan hükümlerde şeriate dahil olmadığı gibi muharref olan hükümler de dahil değildir ve bâtıldır. İctihad ile sabit olan hükümlere “Ahkâm-ı Fıkhiye” denilir. Fıkhi hüküm ile, müctehidin görüşünde vaki olan hatanın İslâm’a mal edilmemesi lâzım gelir. Çünkü o görüş İslâm’ın değil, kendisinin görüşüdür. Kişi ayn, İslâm ayrıdır. Bu yönden İslâmî tenkit etmek bilgisizlikten kaynaklanır. İçtihada dayanan fıkhı hükümleri tenkit etmek normal ve mümkündür. Ama Kur’ân’a ve sabit olan sünnete dayanan ve te’vi-le götürmeyen hükümleri tenkid etmek küfür ve dalalettir. İçki neden haram olsun? Tesettür neden vacib olsun? Namaz farz değildir gibi sözleri söylemek ve Allah’dan gelen şer’i hükümleri inkâr etmek küfürdür.
(36) Usul’ü Fıkh, Muhammed Seyyid, c. 2 sh: 101(36) Usul’ü Fıkh, Muhammed Seyyid, c. 2 sh: 101
(37) Ömer Nasuhi Bilmen, Istılâhat-ı Fıkhiye Kamusu, I, 14.