Bunlar da, Eş’arilere göre yedi, Maturidilere göre de sekizdir ve şunlardır:
a— Hayat: İlmin imkânını gerektiren ezeli bir sıfattır, b— İlim: Bilinmesi mümkün olan her şey, kendisiyle açık bir şekilde bilinen ezelî bir sıfattır.
c— Kudret: Mümkinâta taalluk edip, müessir olan ezelî bir sıfattır.
d— Semi: İşitilebilen şeylere taalluk eden ezelî bir sıfattır, e— Basar: Görülmesi mümkün olan her şeye taalluk eden ezelî bir sıfattır.
f— Kelâm: İlâhi emir ve nehiylerin kaynağı olan ezelî bir sıfattır.
g— İrâde: Kudret dahilinde bulunan şeylerden birinin vukuunu belli bir zamana tahsis eden ezelî bir sıfatür.
h— Tekvin: Yaratmak, rızıklandırmak gibi fiilî sıfatların kaynağı olan ezelî bir sıfattır. Eş’arilere göre bu sıfat yoktur.
Sıfât-ı sübûtiyyeden türeyen sıfatlardır ve şunlardır:
Sıfât-ı sübûtiyyeden türeyen sıfatlardır ve şunlardır:
a— Hayy: Dâimi diri olan,
b— Âlim: Her şeyi bilen,
c— Kadir: Her şeye gücü yelen,
d— Sami: Her şeyi işiten,
e— Basîr: Her şeyi gören,
f— Mütekellim: Konuşan,
g— Mürîd: Dileyen,
h— Mükevvin: Yapandır.
Hayr olsun şer olsun, kader Allah’dandır. Kaderi, her şeyde câridir. Bir mü min büyük günah işlese de imandan çıkmaz. Allah dilerse onu affeder, dilerse cezalandırır.
İnsan, zayıf bir yaratık olduğu için hiçbir şeyi yaratamaz, her şeyi yaratan Allah Teâlâ’dır. Ancak kendisine irâde-i cüziyye verilmiştir. Ceza ve mükâfat buna dayanır.
Kur’ân-ı Kerim, ezelî ve ebedî olup mahluk değildir. Kur’ân-ı Kerîm’in buyurduğu gibi, Allah Teâlâ ahirette görülecektir. Akıl terazisi çevre ve âdetlerle bozulduğu için eşyanın güzellik ve çirkinliği onunla sabit olmaz. Ancak şeri’atla sâbit olur.
Allah Teâlâ muhtâr’dır. Hiç bir şeyi yapmağa mecbur değildir. Cisim ve mekândan münezzehdir.
Cenâb-ı Allah (c.c.)’ın Melekleri vardır. Bunlar, asla Allah a âsî olamazlar. Şehvet ve nefsânî arzulardan münezzehdirler. Yemez, içmez, yatmaz ve evlenmezler. Ne erkek ne dişidirler. Çeşitli şekillere girebilirler. Allah’ın, dört kitabı ile yüz sahifesi vardır. Beşerin hidâyeti için onları seçkin kullarına indirmiştir. En son kitap Kur’ân-ı Kerîm’dir. O nazil olduktan sonra hiç bir kitap veya sahife ile amel edilmez. Hepsi yürürlükten kalkıp mensuh olmuşlardır. Ve İslâm dininden başka bir din kabul edilmez.
Cenab-ı Allah’ın Peygamberleri vardır. Sayıları ne kadardır, kesin olarak bilinmez. İleri gelenleri: Hazret-i Muhammed (sav), İbrahim (sav), Musa, İsâ ve Nuh (savj’dur. Bunların arasında fark gözetmeksizin hepsine inanırız.
Fertleri, hangi fırkaya mensup olduklarını biliyorlar. Diğer fırkalar İse, mevcut olmakla beraber çoğu hangi fırkaya mensup olduklarını, hangi fırkayı taklid ettiklerini bilmezler. Çünkü kaderi inkâr edip; insanın kendi fl’lini yarattığına inananlara çok rastlanır. Ama bunlar, mu tezileye mensup olduklarını bilmezler. Yine, “mü’mine günah zarar vermez” diyen bazı kimselere rastlanır. Fakat bunlar da mürci’e fırkasına mensup olduğunu bilmezler.
Ehl-i Sünnet de iki fırkadır.
1— Eş’arî fırkası.
2— Mâtüridf fırkası.
Bu iki fırka arasında teferruatta ihtilâf olsa da, inanç esaslarında birlik halindedirler. Biri diğerinin aleyhinde değildir. Hatta bir tek fırka sayılır. Ehl-i Sünnet’in i’tikâdlannı gereği gibi açıklamak çok uzayacağından sözü burada kesiyoruz. Ehl-i Sünnet olmayan kimse küfrü gerektiren bir söz veya harekette bulunmazsa onu tekfir etmemek lâzımdır.Ashâb-ı Kirâm; beşer olmaları itibariyle herkes gibi yanılmış olabilirler. Ama nübüvvet’in edebiyle edeplendikleri ve samimî olarak İslâm’ın nurunu her tarafa götürüp, beşerin hidâyetine vesile oldukları için onlara borçluyuz.
Bu zamanda ehl-i sünnet ile şî’a fırkaları her yerde mevcuttur.