Harb sırasında düşman gözetleyen varsa düşmanı vurmak için siper arkasında saklanan kimse nasıl namaz kılacak?
Namazın içinde altı rükün vardır. Yani namazın altı ana çatı, namazı namaz yapan altı ana davranış vardır. Bu altı ana davranışın her birisi için de ayrı ayrı tadil-i erkân, yani düzgün yapma kuralları söz konusudur. Bu ana davranışlar, bu kurallarla namaz rüknü olma hüviyeti kazanırlar. Bu açıdan bu kurallara uymak, yani tadil-i erkân, Şafiî ve Malikî Mezhepleri ile Hanefî Mezhebinden İmam-ı Ebû Yusuf’a göre farz; İmam-ı Azam ile İmam-ı Muhammed’e göre ise vaciptir. Bu rükünler ve bu rükünlerdeki tadil-i erkân keyfî olarak ihmal edilmez. İhmal edilirse namazın sıhhati zarar görür. Daha açık bir ifadeyle, bu altı rükünden birisi eksik olursa ya da tadil-i erkân üzere olmazsa namaz, namaz olmaz!
Güç yetirilemeyen rükün veya tadil-i erkân olduğunda ise, acziyet derecesinde, bu rükünlerin yerine getirilme yükümlülüğün veya tadil-i erkân yapma zorunluluğu kalkar. Bu nedenle yukaradaki soruya gelirsek. Dikkat ederkeniz orda keyfiyet arzedecek bir durum yok.
Savaş sahasında düşmanı gözetleyen veya düşmanı vurmak için siper arkasında gizlenen kimse ayakta namaz kıldığı takdirde düşman onu görecek, dolayısıyle de kendisi ve İslâm ordusu zarar görecektir. Böyle bir durum karşısında bu kimse oturarak namazı kılacaktır.
Ayrıca ayakta duramayacak kadar takatsiz olan kimse oturarak namazını kılabilir.
Ayakta durmaya kudreti olmadığı için oturarak farz veya nafile namaz kılan kimse, kıraatte isterse dizlerini dikerek, isterse bağdaş kurarak oturabilir. Secdeleri ise, dizleri üzerine oturarak yapar, (Şerh-i Tahavi – Tatarhaniyye.) Ama muhtar olan kavle göre, normal zamanlarda teşehhüde oturduğu gibi oturur. Uygun olan da budur. (El-Hidâye / Merğînanî.)
Korku namazıyla, düşman, sel, yangın, yırtıcı hayvan gibi bir engel karşısında bulunan bir cemaatin, iki grup halinde nöbetle kıldıkları namaz. Bu namaz Kur’ân-ı Kerim ve hadis-i şeriflerle sabittir.
“Yolculuk ettiğinizde, kâfirlerin size bir fenâlık yapmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir sorumluluk yoktur. Zirâ kâfirler size apaçık düşmandırlar. Ey Muhammed! Sen içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bu kısmı seninle beraber namaza dursun ve silâhlarını da yanlarına alsınlar; secdeyi yaptıktan sonra onlar arkanıza geçsinler; kılmayan öbür kısmı gelsin, seninle beraber kılsınlar, tedbirli olsunlar, silâhlarını alsınlar. Kâfirler size ansızın bir baskın vermek için, silâh ve eşyanızdan ayrılmış bulunmanızı dilerler. Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanıza engel yoktur, fakat dikkatli olun. Allah, kâfirlere şüphesiz ağır bir azap hazırlamıştır. Namazı kıldıktan sonra, Allah’ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de anın. Emniyete kavuştuğunuz zaman, namazı gereğince kılın. Namaz şüphesiz, inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır” (en-Nisa, 4/101-103)