Fıkıh kitapları daha çok bu tür şirketler üzerinde durmuşlardır. Kâr» aralarında olmak üzere iki veyâ daha fazla kişilerin ticâret maksadıyla bir mal’-da ortaklık kurma anlaşmasına şirket denir. Bu ortaklığa «Şeriket-ül-inan». denir.
İnan şirketi: İki kişinin ticaret yapmak ve kârı aralarında paylaşmak üzere ortak olmasıdır. Bunda sermayelerin eşit olması gerekmediği gibi, kârın da sermaye oranlarına göre paylaşılması şart değildir. Ancak zarara sermaye oranlarına göre katlanma konusunda görüş birliği vardır.
Şirketin şartları dörttür :
1) Ortaklık konusu olan her iki mal’ın cins ve nevi’de bir olması.
2) Akitten önce birbirinden ayrılamayacak şekilde iki malın karıştırılması.
3) Ortaklar, malı karıştırdıktan sonra tasarruf için her biri, diğer arkadaşına izin vermeli.
4) Kâr ve zararın, malların oranına göre paylaşılması.
İslâm’da şirketler mal, iş ve kredi şirketi olmak üzere genel olarak üç kısma ayrılır:
1- Ortaklar birer miktar sermaye koyup, bununla yapacakları ticaretten meydana gelecek kârı paylaşmak üzere şirket akdi yaparlarsa, bu “mal şirketi” olur.
2- Ortaklar, mal yerine iş, sanat ve çalışmalarını ortaya koyarak “iş ortaklığı” kurabilirler.
3- Sermayesiz, yalnız kredileriyle, yani ödünç para kullanarak ya da veresiye mal alıp-satmak suretiyle kâr etmek ve bunu paylaşmak üzere “kredi ve itibar şirketi” kurabilirler. Bütün bu şirket çeşitleri mufavaza, inan ve ya mudarebe tarzlarında olabilir.
Hadis-i şerif, İslâmiyetin ortaklığı caiz gördüğüne delâlet etmektedir. Kur’an-ı Kerim’de de buna delâlet eden âyetler vardır. Meselâ bir âyette: “Onlar terekenin üçte birinde ortaktırlar”[195] buyurulmaktadır. Bir başka âyetin meali de şöyledir: “Mallarını karıştırmış olan birçok ortaktan bazısı, bazısının hakkına tecavüz eder durur. İman edip salih amelleri işleyenler müstesna, bunlar ise ne kadar da azdır.”
Ayrıca Hz.Peygamber (s.a)’in fiilî tatbikatı da şirketin caiz olduğunun delillerindendir. Sâib isminde bir zat, Mekke-i Mükerreme’nin fethi günü Hz.Peygamber (s.a)’in huzuruna gelerek; “Ya Rasûlallah, beni tanıdınız mı?” diye sormuş, Efendimiz de: “Seni nasıl tanımam, sen benim ortağım idin, sen hayırlı bir ortaktın. Ne müdâra eder, ne de mücadelede bulunurduk.” buyurmuştur.
Üzerinde durduğumuz hadis-i şerifte’, Allah (e.c)’ın; “Birbirine hıyanet etmeyen dürüst ortakların üçüncüsü olduğu, hıyanet etmeleri halinde de aralarından çekileceği” haber verilmektedir.
Allah’ın onlara ortalc olmasından maksat; mallarını koruması, bereketlendirmesi, rızıklarım arttırmasıdır. Aralarından çekilmesinden maksat da bereketin ortadan kalkmasıdır. Bir rivayette, “aralarına şeytanın gireceğine” dair bir ilâve yer almıştır.