Bir şirket Avrupa’dan ithalat yapmak istiyor, ama ekonomik durumu müsait olmadığından bir finansman kurum una baş vuruyor. Bunun üzerine bu kurum da Avrupa’da bir şirketle temas kurarak ondan sermaye sağlıyor. Böylece bu şirket mudarebe kabilinden finans kurumu adına ithal edilecek malın bedelini yatırıp o malı gönderiyor. Bunun neticesinde elde edilecek kâr da üç şirket yani finans kurumu ithalatçı şirket ve Avrupa’da sermaye sahibi olan şirket arasında bölünecektir. Bu tür muamele caiz midir?
CEVAP: Sağlanan sermaye şayet bir finans kurumunun temsilcisi vasıtasiyle veya yazıyla sermayenin teslimi ve tesellümü oluyor ise mesele tamamdır. Çünkü sermaye sahibi, o Avrupa şirketidir. Kurumumuz ile ithalatçı şirkette müştereken mudaripsiniz.
Kur umumuz (A) şirketinin yurt dışındaki mümessili bulunduğu firmadan bir mal satın almak istemektedir. Ancak bu mal için alım vesikalarının (A) şirketi adına düzenlenmesi gerekmektedir. Zira bu malı yurt dışındaki firma (A) şirketinden bir başka şirkete satmak istememektedir. (Aralarındaki mümessillik anlaşması gereği) Kurum bu malın bedelini ödeyerek ithal ediyor, bedelini ödeyerek ithal ettiği bu malı mesela (A) şirketine veya bir başka şirkete veresiye olarak satmak istemektedir. Biraz önce de ifade edildiği üzere malın fatura ve diğer belgeleri (A) şirketi adına gelmiştir. Bu tutumu düzeltmek için (A) şirketi faturalar karşılığında malı kurumu-muza vesika üzerinde teslim etmiş olsa ve böylece kurumun fiilen sahip olduğu malın faturasının devrini de şeklen düzelttikten sonra malı tekrar (A) şirketine veresiye olarak satabilir mi? Böyle bir satış caiz olur mu?
CEVAP: (A) şirketiyle yurt dışındaki firma arasında süalde zik-rolunan anlaşma yapılmış ise de adı geçen şirket herhangi bir kimse için vekâlet veya bidaet (ısmarlama) usulüne istinaden herhangi bir şeyi o mahut firmadan satın alabilir. Bunda hiç bir sakınca yoktur. Sonra mal sahibi, peşin olsun, vadeli olsun (aracı şirket dahil) istediği kimseye veya şirkete devredebilir.
(A) şirketi yurt dışından mümessilliğini aldığı bir şirketin malını kurumumuzla birlikte ithal edip satmak ve doğan kârı paylaşmak istemektedir. Söz konusu.mal (A) şirketi adına gelecektir. Malın tanıtımı için 10 milyon TL. Türkiye’ye girişi sırasında gümrüğü kurum tarafından ödenecek. Bilahare tanıtımı için verilen para verilen gümrük parası ve yurt dışı borcu, mal satıldıktan sonra satış bedeli içinden ödenecektir. Doğan kâr kurumla (A) şirketi arasında anlaşılan oran üzerinden paylaşılacaktır. Yapılan böyle bir kâr ortaklığı anlaşması caiz midir?
CEVAP: Bir kaç kişi veya bir kaç şirket ortaklaşarak peşin veya vadeli, yurt içinden veya yurt dışından herhangi bir malı satın alabilirler. Bunda bir mahzur yoktur. Bu tip ortaklığın adı mülk ortaklığıdır. Satın alınan mal ister ortaklar namına, ister birisinin namına gelsin durum değişmez. Bu muamele de sahihtir.
Birkaç kişi bir araya gelip ortaklaşa bir kaç katlı bir bina aldık. Sonra ben bir katında oturup çalışmaya başladım. Ortaklarıma da benim gibi birer katta oturup çalışmaları veya kiraya vermelerini teklif ettim, ama yapmadılar. Bu sebeple de bina senelerdir boş duruyor. Üstelik de benden içinde çalıştığım katın kirasını istiyorlar. İslâm hukukuna göre buna haklan var mıdır?
CEVAP: İslâm hukukuna göre bir binada ortak olan kimseler mümkünse hepsi o binada oturabilirler. Biri diğerine mani olamaz. Hatta biri diğerinden izin almadan müstakil mülkünde oturduğu gibi oturabilir. Diğer ortakların ücretlerini de vermek zorunda değildir (el-Fıkhu Alâ Mezahibu’l-Erbaa, III, 64). Bu binanın taksimi mümkün ise, ortaklardan biri taksime talip olduğu takdirde talebi yerine getirilmesi gereklidir (Istılâhatı FIkhıyye Kamusu, VIII, 65, 67, 68).