Bugün için telif, tercüme ve yayın faaliyetleri ibadet halinden çıkıp ticaret haline dönüşmüş gibi, ne dersiniz?
Peygamber efendimiz (sav) ebedî âleme göç ettikten sonra Hz. Ebubekir (ra) halife seçildi. Seçimden sonra da kendisinin ve ailesinin geçimini temin için çarşıya gitmek istedi. Giderken Hz. Ömer (ra)’a rastladı. Hz. Ömer (ra):
— Ey Allah’ın Resûlü’nün halifesi, nereye gidiyorsun? diye sordu. O da:
— Alış veriş yapmak için çarşıya gitmek zorundayım, dedi. Hz. Ömer (ra):
— Sen halife seçildin. Hilafetin işleri çoktur ve sen onları yürütmekle mükellefsin. Artık ticareüe uğraşamazsın. Onun için Bey-tülmal (Devlet Hâzinesi)’nden maaş almalısın. Onunla geçimini sağlarsm, diye teklif etti ve neticede böyle oldu. Bundan dolayı Hulefâ-yı râşidîn geçimlerini sağlamak için Beytülmal’dan maaş alıyorlardı. Fakat gayeleri maaş almak değil, İslâm’a hizmet etmekti. Nitekim tarih boyunca İslâm’da kamu kurumlarında çalışanların devletten maaş aldıklarım görüyoruz. Ama gayeleri maaş almak değil, geçimlerini sağlamak olmuştur/ olmalıdır.
Şimdi buradan hareket edilerek, kitap ticaretiyle uğraşmanın meşru, yani, İslâm’a uygun olduğuna hükmedilir. İmam-ı Nevevî, (ra), El-Mecmû adlı kitabında ‘kitap ticareü yapmakta bir sakınca olmadığım’ kaydeder. Tabii bu işi yapan kişinin gayesi bir cihetten İslâm’a hizmet etmek, diğer bir cihetten de geçimini sağlamak olmalıdır. Yalnız bu ticaretin aynı zamanda ibadet sayılabilmesi için İslâm’a hizmet gaye edinilmelidir. Bu gayeyi taşımıyorsa ibadet olamaz, sadece ticarettir.