Başlangıçta ticaret niyetiyle satın alınmamış olan bir mal, ilerde satılmak üzere saklanırsa bu ticaret malı sayılmaz. Dolayısıyla bunun üzerinden bir sene geçse de zekât vermek gerekmez.
Bir malın ticaret eşyası sayılabilmesi için, kâr sağlama gayesi, fiilen satışa arzetme unsurlarının bulunması gerekir. Misal vermek gerekirse binek olarak kullanmak için alınan otomobiller ticaret malı olmaz; bunun zekâtı da verilmez. Fakat bir kişi otomobil alım satımı ile meşgul olsa ve bu araçları satmak niyeti ile elinde bulundursa onların zekâtını alış fiyatlarına ve maliyetlerine göre tespit ederek vermekle mükellef olur.
Ticaret mallarında zekatın farziyetine delil. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın helal ve iyisinden verin” (Bakara: 2/267)
Semure bin Cündüb (r.a) bununla ilgili olarak söyle bir hadis rivayet eder:
“Resulullah (s.a.v) satis için hazirladigimiz seylerden zekat vermemizi emrederdi” ( Ebu Davud, Zekat: 3)
Ticaret mallarının zekâtı Hanefîler’e göre mal olarak verilebileceği gibi bu malın tutarı para olarak da ödenebilir. Şâfiîler’e göre, hangi mal zekâta tâbi ise zekâtın o maldan çıkarılıp verilmesi gerekir. Bu görüş ayrılığı mükellef için bir kolaylık teşkil etmekte olup, mükellef durumuna göre bu iki şekilden birini tercih edebilir. Fakat gerek malın para cinsinden değerini belirlerken, gerekse mal olarak ödeme yaparken ortalama kalitenin altına düşmemeye özen göstermelidir.