Kur’ân’a, Kur’ân âyetlerine ve dinî muhtevalı kitap ve levhalara saygı hususunda gösterdiğimiz davranışa karşı içimizin tatmin olması, ruhumuzun yatışması ve kalben mutmain olmamız önemlidir. Şüphesiz ki, böyle Kuranı Kerim çeşitli âyet ve duaları ihtiva eden kitapçıkları kirli yerlere götürmemek, tuvalete sokmamak en güzelidir. Mümkün olsa da buralara girerken münasip bir yere konsa, çıkarken de alınıp yine cebe indirilse.
Gerekli olduğunda, içinde, ayetlerin olduğu dua kitapları veya Kuran bulunan çanta ile tuvalete girilmesinin ve üzerinde bulunmasının bir vebali ve bir sakıncası olmaz. Yine de mümkün olduğu kadar saygı göstermeye çalışalım. En uygun ve en güzel olanı da; takva yolunu seçip ihtiyatlı/tedbirli davranıp tuvalet banyo gibi yerlere, hürmeti gerektirecek mukaddes şeylerin bulunduğu bu ve benzeri alet-edevatla girmemek olur.
Zira, ayetlerin ve Allah’ın isimlerinin yazılı olduğu yerler kapatılmıştır. Kapalı olduğu için girilmesi caizdir.
Nitekim kaşında Allah’ın ismi veya Hz. Peygamber (asm)’in adının yazılı olduğu bir yüzükle helâya giren kişinin, yüzüğünü gizlemesi veya yazılı kısmı avuç içine gelecek şekilde çevirip elini kapatması yeterli görülmüştür. (bk. İbn Abidin, V/ 317)
Rüseyin Bey cebinde Kur’an ayetlerini de ihtiva eden bir kısım kitapçıklar taşıyormuş. Bunları cebinde gezdirmekten kasti, fırsat bulunca hemen okumaya başlamakmış. Nitekim otobüste, minibüste hemen çıkarıp okumaya başlarmış.
Bu bakımlardan cebinde böyle kitapçıklar taşımaktan çok memnunmuş. Ancak bir konu onu üzüyormuş, hatta korkutuyormuş da. Bu da şuymuş:
Bu kitapçıklar cebinde iken tuvalete girmek zorunda kalışı. Bir çok kimseye sormuş, birbirinin aksi cevap almış. Kimi demiş ki, bu kitapçıklarda ayetler vardır. Bunlarla tuvalete girilmez. Kimi de demiş ki, girilir. Başka çare yoktur. Mecbur kalıp bize sormuş, siz ne diyorsunuz, diye sualini tevcih etmiş.
Önce tedbirine bakalım.
Şüphesiz ki, böyle ayet ve çeşitli dualan ihtiva eden kitapçıkları kirli yerlere götürmemek, tuvalete sokmamak en güzelidir. Mümkün olsa da buralara girerken münasip bir yere konsa, çıkarken de alınıp yine cebe indirilse. Ama bu, en güzeli olmasma rağmen her zaman mümkün değildir.
Öyle ise bu gibi, gerek okumak, gerekse korunmak için cepte gezdirilen kitapçığı ‘üzerine alma, gezdirme’ demek de uygun olmasa gerekir.
Bu sebeple değerli fıkıh kitabı Mülteka’nın şerhi Dâmâd’dan bir nakil yaparak çıkış yolu tesbit ve tercih edeceğiz. Şöyle denmektedir mezkur kitaptaki kayıtta:
“Cebinde Kur’an ayetlerinden, yahut da Allah’ın isimlerinden yazılar bulunan kimsenin, bunlarla tuvalete girmesinde beis yoktur. Bunlar bir şeye sarılı olursa yine beis yoktur. Sanlı olmak hürmete daha yakındır. Bunun la beraber, mümkün olduğu kadarıyla tedbir alıp dışarıda temiz bir yere bırakmak daha güzeldir.”
Bu konuda verilen bir misalde, yüzük üzerindeki ayet ve mübarek kelimelerden de söz edilmekte, ayet yazılı yüzükle tuvalete girilmemesi gerektiği ifade edilirken, yüzüğün ayet yazılı kısmı avuç içine alınıp da muhafaza edildiği takdirde girilebileceğine de işaret edilmektedir.
Demek ki bu gibi kitapların bir beze, yahut da münasip bir kağıda ve benzeri özel sargılara sarılıp da cepte bulunması hâlinde mahzur olmayacağı noktası kuvvet kazanmaktadır.
Tuvalete giremeyeceğinden korkarak bunları terk etmektense, cebine koyup hürmetli şekilde muhafaza ederek taşımayı tercih etmekte isabet olsa gerektir.
Söz buraya gelmişken bir diğer suali de cevaplayalım:
Ölünün kefeni üzerine ayet, hadis, dua yazmak münasip olmaz. Zira kısa bir müddet sonra ceset de kefen de toprak olacaktır. Böyle bir tedbire gerek de, sebep de yoktur. Ayetler, hadisler hayatta iken kafaya, gönüle yazılmış bulunmalıdır. Kurtarıcı olan budur. Kefendeki yazıların ölüye faydası olmaz.