Vakfiye ve Vakf, zâtı bâki’ kalmakla birlikte yararlanılması mümkün olan belirli bir malın hayır ciheti dışında her türlü tasarruftan menedilerek Allah rızâsı için hapsedilmesine denir. Vakf, zâtı bâki’ kalmakla birlikte yararlanılması mümkün olan belirli bir malın hayır ciheti dışında her türlü tasarruftan menedilerek Allah rızâsı için hapsedilmesine denir.
Çeşitli dönemlerde kurulan vakıfların vakfiyelerinde, gerek başta, gerekse sonda pek çok dua bulunur. Metinde geçen bu dualardan başka bir de beddua bulunmaktadır. Bilhassa vakfiyede belirtilen hizmetleri yerine getirmeyen, ona ihanet eden, onu gayesinin dışında kullanan haksız olarak onun malından yiyen ve onu değiştiren için beddualar bulunur. Bu bedduada “Allah’ın, peygamberlerin, meleklerin, insanların ve bütün mahlukatın lanetinin, vakfı tağyir eden (değiştiren) üzerine olması” istenir. Bu sebepledir ki vakfiyelerin sonuna bakıldığı zaman böyle bir beddua kısmı görülür ki bu, daha sonra gelen insanlar için mânevi bir tehdid olmaktadır. Gerçekten, inanan ve muvahhid olanlar böyle bir bedduaya maruz kalmak istemezler
Vakfın hükmü nedir?
Vakf üç şartla câizdir :
1) Vakf edilen şey, zâtı bâki’ kalmakla yararlanılabilen cinsten olmalı.
2) Vakf mevcûd bir asıl ve kesintisiz fer’ üzerine olmalı.
3) Vakıfta mahzûrlu bir durum olmamalı. Vakf, vakfedenin ileri sürdüğü şartlara göre değerlendirilir. Üzerine vakfedilen kişilerin bir kısmının takdim edilmesi, te’hîr edilmesi, müsâvî gösterilmesi veyâ tafdîl edilmesi gibi.