Vediâ, emânetçinin elinde bir emânettir. Emâneti koruyabilecek kimsenin emâneti ka-bûl etmesi müstehâbtır. Emânetçi, emânete karşı ancak görülecek kusûru ile yükümlü olur. Ve emânet verene emâneti geri verdiğine dâir sözü geçerlidir.
Vedîanın Şartları ve Hükmü. Vedîa diğer akidlerde olduğu gibi akid yapma ehliyetine sahip tarafların birbirine uygun karşılıklı irade beyanı ile kurulur. Hanefîler akdin kurucu unsurunu sadece sîga (icap ve kabul) olarak görürken fakihlerin çoğunluğu mûdi‘ ve mûda‘ ile akde konu edilen malı da (vedîa) akdin unsurlarından sayar. Vedîa konusu malın belirli, dinen mubah ve teslim edilebilir bir özellik taşıması gerekir. İslâm hukukunda gerek tanım bakımından gerekse özellikleri yönünden vedîadan mal diye söz edilmiştir.
İslâm hukukçularının çoğunluğu bu hususta taşınır-taşınmaz ayırımı yapmazken Mâlikî hukukçularından İbn Arafe, ancak taşınır malların vedîa konusu olabileceğini ileri sürmüştür. İki taraflı rızaya dayanan bir akid olan vedîa şekle tâbi değildir.
Emânetçi üzerine vâcib olan şeyler nelerdir
Emânetçinin emâneti gerektiği gibi koruması vâcibtir. Emânetin geri verilmesi istenip’ de emânetçinin gücü yettiği hâlde emâneti geri vermezse ve emânet telef olursa zâmin (yükümlü) olur.