ihracat karşılığı vesâik bankaya geliyor. Bu vesâik malı ihraç eden şahsa aittir. Ancak bu vesaikin bedeli yabancı ülkeden iki-üç ay sonra gelecektir. Bilfarz vesaikin bedeli on milyon lira olsun. Vesaikin sahibi bedeli tahsile üç ay varken bu vesaiki bize dokuz milyona satmak istese ve biz de satın alıp üç ay sonra yabancı ülkeden vesaik bedelini dokuz milyon olarak tahsil etsek durum nedir?
Vesaik kelimesinin kelime mânâsından da anlaşılacağı üzere satilân şey vesaikin ve evrakın kefıdisi değildir. Çünkü o ne mal, ne de paradır. O bir senettir. Yabancı ülkeden alınacak para ve borcun senedidir. Yabancı ülkeden alınacak para ve borcun senedidir. Borcun da borçludan başka kimseye satılması caiz değildir.
Ayrıca para, para ile mübadele edildiğinde sarf ismini alır. Fıkıh kitapları açıkça ifade etmişlerdir ki sarf, yani paranın para ile satılması eğer cinsleri bir ise, meselâ altının altın ile satılması gibi- üç şartla caizdir. Her ikisinin peşin, eşit ve aynı anda teslim edilmesi gerekir.
Birisi altın, diğeri gümüş olmak suretiyle cinsleri bir olmadığı takdirde sarf iki şartla caiz olur. Her ikisi de peşin olacak ve aynı anda teslim edileceklerdir. Türk parasının. Alman markıyla satılması da bu kabildendir. Yani eşit olmaları gerekmez. Ancak her ikisinin de peşin ve aynı anda teslim edilmeleri gerekir. Türk paralarının birbiriyle satılması ise birinci duruma misaldir. Yani her ikisinin peşin, eşit ve aynı anda teslimi gerekir.
Bizim bu meselemizde ise birbirleriyle satılan paralar hem eşit değildir, hem de biri vadelidir. Peşin değildir.