Bir kimse ticaret yapmak maksadıyla yüzbin liralık bir malı karz-ı hasen olarak birisinden alıp, o malla alışveriş yaparsa, zekâta tâbi sayılır mı?
Bir kimsenin nakit para, ölçülebilir, tartılabilir ve sayılabilir bir malı, benzerini (mislini) almak üzere bir sahsa vermesidir. Söz edilen bu mallardaki ortak özellik misliyattan olmaları yani her zaman benzerlerinin bulunabilme hususiyetine sahip olmalarıdır.
Bir kimse ticaret yapmak gayesiyle nisab miktarı bir malı karz-ı hasen olarak birisinden alırsa Şâfıî ulemâsından İbn-i Hacer ile Remli’ye göre zekâta tâbi değildir. Ancak o malı başka bir malla değiştirdiği takdirde, o andan itibaren ticâret malı sayıldığından, üzerinden bir yıl geçtikten sonra zekâta tâbi olur. Ana sermâye ile kazancın zekâtı bir yıllık verilecektir (12) Şibvâmilisî, c. 3, s. 103
Hanefî mezhebine göre, o malla alış-veriş yapmadığı takdirde borçlu olduğundan dolayı zekât gerekmez. Fakat onunla alış-veriş yaparsa üzerinden bir sene geçtikten sonra borcu düşürülür, kazanç varsa onun zekâtı verilir.
Hiçbir maddi çıkar düşüncesi gözetmeksizin sırf Allah’ın rızasını kazanmak ve din kardeşinin sıkıntısını gidermek amacıyla karşılıksız borç vermeye karzî hasen denir. “Hasen” sıfatıyla nitelenmesi amacındaki ruh yüceliğinden ileri gelmektedir.
Ödünç vermeğe “ikraz”, ödünç ve rene “mukrız”, ödünç alana “mustakriz” adı verilir. Ödünç alma ya “istikraz” denir.