Zekât Fıtır veya fitre sadakası verirken kurbet yani âlemlerin Rabbinin emrini yerine getirmek kastıyla verilmelidir. Zekati fakire verirken veya zekat için mal ayirirken bunu zekat olduguna kalben niyet etmek gerektigi hususunda dört mezhep alimleri ittifak halindedir. Bilindiği üzere, niyet kalbe aittir; dille seslendirmek şart değildir. Zekât veya fitre veren kişinin içten niyet etmesi yeterlidir. Zekât verirken, kalben niyet etmek gerekir. Dil ile söylemeye ihtiyaç yoktur. Önemli olan kalben Allah rızası için zekât vermeyi kastetmektir. Niyette, verilen şeyin mal zekâtı veya fitre zekâtı olarak belirtilmesi de gerekir.
Hanefîler’e ve Şâfiîler’e göre; kaide olarak niyetin ödeme anında bulunması gerekir. Çünkü zekât ibadettir ve ibadetlerde niyet şarttır. Fakat ödemeler parça parça yapıldığı için, kolaylık olsun diye niyetin, zekât borcunun çıkarıldığı anda bulunması da yeterlidir. Bu oruçta niyetin önceden yapılması gibidir.
Zekât verilirken hükmen niyet edilmiş olması da yeterlidir. Meselâ mal sahibi niyet etmeden zekât borcunu verdikten sonra henüz mal fakirin elinde iken niyet etmesi, yahut vekile vermesi anında niyet ettiği halde vekil zekât borcunu öderken niyet etmemesi gibi durumlarda niyet hükmen var sayılır. Çünkü emreden kişinin niyeti esastır. Ayrıca bir kimse, zekata niyet etmeksizin zaman zaman fakirlere birseyler verse, o seyler zekat yerine geçmez.
Ramazan ayında fakire bir şey verirken, zekât için mi yoksa fitre için mi verdiğini düşünmeyen bir kimsenin, sonradan bu husustaki niyetini tayin etmesinde bir sakınca yoktur. Yalnız burada bir şart vardır:
Bir mal fakirlere verildikten sonra, fitre veya zekât olarak niyetini ortaya koyan bir kimsenin, bu niyetinin sahih olabilmesi için, söz konusu malın niyet edildiği anda henüz verilen kişinin elinde mevcut olması şarttır