Kendisine hac farz olan zengin bunu te’hir eder de ilk Isenelerde gitmezse durumu ne olur? Başka bir ifâdeyle hac farziyetini ileride ifâ edeceği niyetiyle te’hir eden kimsenin mes’uliyet durumu ne safhadadır?
Dinimizin beşinci şartı hacdır. Yani gücü yetenin ömründe bir kere, Kâbe-i Muazzama’ya gidip, oraya mahsus ibadetleri yapması farzdır. Hac yapma imkânı elde edildiği yıl, hac yapmak müslümana farz olur. “İlim ehlinin görüşlerinden en tercihli olanına göre hac, hemen edâ edilmesi gereken bir farzdır ve insanın özürsüz olarak onu geciktirmesi câiz değildir.
Kendisine hac farz olan kimse, hemen gitmez de sonraki senelerde giderse mes’ele yoktur, borçtan kurtulur. Şayet sonraki senelerde sahip olduğu imkânı kaybolur da gidemezse borçlu olarak kalır, vaktinde gitmediği için mükellefiyetten kurtulamaz.
İslâm’ın beş şartından biri olan haccm farziyeti zengin olan kimseye zengin olduğu ilk senede hemen gelir ve zenginliğini takip eden hac aylarında hacca gitme mecburiyeti doğar. Yani fevri olan haccm daha sonraki senelere özürsüz te’hir edilmesi vebâlden uzak olmaz.
Ancak İmam-ı Muhammed haccm terahî üzere farz olduğu görüşünde olduğundan, hemen gidilmeyip de sonraki senelerde gidilmesinde bir mahzur olmadığını ifâde buyurur.
Buna göre zengin olduğu ilk senelerde hacca gitmemiş kimseler daha sonraki senelerde de bu farzı ifâ ederek borçtan kurtulurlar.
Lâkin, bu meselenin hatırdan çıkarılmaması gereken ince ve hassas bir noktası vardır. Şöyle ki:
Hacca gitme imkânını elde ettiği senelerde gitmeyip te’hir eden zengin, daha sonra elindeki imkânını kaybeder veya hastalanır, fakirleşirse yani hacca gidemezse durumu ne olur? Hac borcu üzerinde kalır mı, yoksa sıhhatini yitirip fakirleştiği için bu mükellefiyetten kurtulmuş mu olur?
İşte bu sualin cevabı daima hatırda tutulmalıdır. Zira kendisine hac farz olan kimse elinde imkânı bulunduğu senelerde mazeretsiz gitmez de te’hir ederse te’hir ettiği senelerde de fakirleşip bir daha hacca gitme imkânını bulamazsa hac borcu üzerinde bâki kalır, huzur-u İlâhî’ye borçlu olarak gider.
Mühim olan cihet burasıdır.
Ama vaktinde yapmadığı haccı daha sonraki senelerde ifâ ederse hac borcundan kurtulur, ancak tam vaktinde gitmiş gibi sevabı olmaz.
Demek oluyor ki, kendisine hac farz olan kimse, hemen gitmez de sonraki senelerde giderse mes’ele yoktur, borçtan kurtulur. Şayet sonraki senelerde sahip olduğu imkânı kaybolur da gidemezse borçlu olarak kalır, vaktinde gitmediği için mükellefiyetten kurtulamaz.
Bu noktayı böylece tesbit ettikten sonra şimdi bir başka kapalı mes’eleye geçmek istiyorum.
Hacca gidecek kadar sıhhî bir kudrete sahip olmayan hatıfaiar yaşlılar – yahut ölmüşler için hac yaptırmak isteyen vefakâr yakınlar, hiç hacca gitmemiş bir kimseyi bunlara vekil olarak hacca gönderebilir mi?
Sualin cevabı “evet gönderebilir” şeklindedir. Vekil olarak hacca gidecek kimsenin daha evvel haccetmiş olmasmm istenmesi, tecrübeli olup ziyaret ve ihram usullerini iyi bileceği ihtimalinden dolayıdır. Şayet hac fârizasmı iyi bilen bir âlim ve müttekî kimse bulunursa hiç hacca gitmemiş de olsa vekil olarak gönderilebilir, vekil olduğu kimse nâmına bu haccı ifâ eder.
Şu kadar var ki, fakir olan vekil ilk defa Kâbe’yi görünce kendisine de hac farz olduğundan sonraki senede şahsı nâmına hacca gitmesi gerekir, eğer borçlanmadan gidebilirse…