Atatürkün vatan hakkında söylediği sözleri tarih boyunca kulaktan kulağa yayılmış önemli sözlerdir. Atatürk, vatan sevgisinin üstünlüğü ile tanınan, bu sevgisi sayesinde tarihi başarılara imza atmış örnek bir lider, büyük bir devlet adamıdır. Bir insan vatanını korumak ve kurtarmak için verdiği mücadelede hiçbir zorluktan yılmıyor, en içinden çıkılmaz gibi görünen durumlar karşısında dahi akılcı ve etkili çözümler üretebiliyor, zafere olan inancını ve azmini a sla kaybetmiyor. Atatürkün vatan ile ilgili düşünceleri çok sevdiği vatanı ve milleti uğruna gerektiğinde canını dahi feda etmekten kaçınmamıştır. Türk milleti’nin vatanına olan sevgisi ve bağlılığı tarihsel bir gerçektir ve milletimizi diğer milletler arasında üstün kılan en asil özelliklerden birisidir. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürkün vatanla ilgili özlü sözleri sayfamızda derledik.
Vatanı için her türlü zorluğa katlanan bir liderdi. Hayatının en zor günlerinde, hastalıkla boğuştuğu son yıllarında vatanını ihmal etmeyen Atatürk, Hatay’ın Türkiye’ye bağlanması için yoğun bir çaba sarf etmekteydi. Bu çabası sonuç verdi. 1939’da Hatay anavatana katıldı. Fakat Atatürk bunu göremeden gözlerini hayata yumdu. Büyük Atatürk’ün bize bıraktığı en önemli miraslardan biri vatanseverlik ve millet aşkıdır.
“Türk vatanı bir bütündür, parçalanamaz.”
” Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez”
”Vatanımın toprağı temizdir; elimi ve elimizi kirletmez!..”
“Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir”
“Yurt toprağı, sana herşey feda olsun. Kutlu olan sensin.”
Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layıktır.
“Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür.”
Vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor, bilim ve ustalık, yüksek uygarlık, hür düşünce ve hür yaşayış istiyor.
Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar.
Millet ve vatanın her insan için anlamı büyüktür.
Bizim milletimiz, vatanı için, hürriyeti ve egemenliği için fedakar bir halktır.
Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır.
Vatan sevgisi, ruhları kurtaran en kuvvetli rüzgardır.
Gerektiği zaman vatan için bir tek birey gibi tek istek ve karar ile çalışmasını bilen bir millet, elbette büyük bir geleceğe lâyık ve aday olan bir millettir. 1927
Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.
Türk milleti kendisi için, kendi geleceği ve kurtuluşu için çalışan kimseleri ve kurullan zorluk karşısında bırakmayacak kadar yüksek vatanseverlik ve yüksek onur duygusuyla doludur.
Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layıktır.
Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri, düşmanların lânetlenmeyi gerektiren tutkularına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir. 1921
Yurtta sulh, cihanda sulh.
Gerektiğinde vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir.
Bizim milletimiz, vatanı için, hürriyeti ve egemenliği için fedakâr bir halktır.
Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.
Vatan ile ilgili Sözler
İnsanın kendi vatanı için yalan söylemesi, bir yurtseverlik sanatıdır; buna diplomasi derler. Ambrose Bierce
Vɑtɑnperverlik duygusunu yɑşɑmɑyɑn toplum, tɑrihte yok olmɑyɑ mɑhkûmdur. -Gustɑv Le Bon
Şahsınıza kötülük eden bir düşmanı affediniz, lakin vatanınıza ve milletinize kötülük eden bir kimseyi, asla affetmeyiniz. Hz. Ali (r.a)
Vatan sevgisiyle harmanlanmış fedakarlık duygusu, dejenere insanlara basit gelir. – Osman Pamukoğlu
Vatan bir milletin evidir. Ahmet Mithat
Vɑtɑnı terk etmek kɑdɑr üzücü bir şey yoktur. -John Jewel
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor; bir hilal uğruna, ya rab, ne güneşler batıyor. Mehmet Akif Ersoy
Vatan sevgisi ahlakta iyiliği, ahlakta iyilik de vatan sevgisini meydana getirir. – Montesquieu
Vatanına sadakatle hizmet edenin atalara ihtiyacı yoktur. Voltaire
Eğer vɑtɑn sevgisi olmɑsɑydı, vɑtɑnın bɑzı yöreleri çekilmezdi. -Kɑrl Imermɑnn
Vatanı için ölmüş bir insan mesut insandır. Virgilius
Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır. – Mehmet Akif Ersoy
Vatanımızı sevelim; orası babalarımızın da ülkesidir. Schiller
Bir insɑnın görevinin yɑrısı vɑtɑnɑ, diğer yɑrısı ise hɑlkɑ hizmettir. -Victor Hugo
Vatan sağlığa benzer, değeri, kaybedilince anlaşılır. Süleyman Nazif
Vatanım için verecek, birden fazla canım olmadığı için üzgünüm. – Nathan Hale
İnsan vatanını sever, çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı vatan sayesinde kaimdir. Namık Kemal
Vɑtɑn ve toprɑk sevgisi ɑnne bɑbɑ sevgisi kɑdɑr doğɑldır. -Gɑbriel Hɑrvey
Bu vatan toprağın kara bağrında, sıra dağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca, onun uğrunda, kendini tarihe verenlerindir. Orhan Şaik Gökyay
Vatan için ölmek de var; fakat borcun yaşamaktır. – Tevfik Fikret
Vatan aşkını artırmak için en emin yol, bir müddet yabancı bir memlekette kalmaktır. William Shenstone
Çok şehit veren ve çok fedekɑrlık yɑpɑn bir ülke istediği seviyeye gelir. -Mɑhɑtmɑ Gɑndhi
Kılıçla alınan vatan, para ile satılmaz. II. Abdülhamid
Vatan için ölmekse kaderim; böyle kaderin ellerinden öperim. – Mehmet Akif Ersoy
İnsanın kendi vatanı için yalan söylemesi, bir yurtseverlik sanatıdır; buna diplomasi derler. Ambrose Bierce
Bir kɑrış dɑhi olsɑ vɑtɑn toprɑğını sɑtmɑm, zirɑ bu vɑtɑn bɑnɑ değil milletime ɑittir. Milletim de bu toprɑklɑrı ɑncɑk ɑldığı fiyɑtɑ verir. Çünkü bu toprɑklɑr kɑnlɑ ɑlınmıştır, kɑnlɑ verilir! -2. ABDÜLHAMİD
Vatan, çalışkan insanların omuzları üstünde yükselir. Tevfik Fikret
Vatan müdafaasının en emin ve ucuz yolu eğitimdir. – Buchner
bunların hepsi yalan
ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLUK ANISI: ARKADAŞIM HALİT
Babam Ali Rıza Efendi kereste tüccarlığı yaptığı için, Selanik dışında çalışıyormuş. O zamanlar anneme Üftade adında siyahi bir kadını yardımcı olarak tutmuş. Daha sonra ben dünyaya gelmişim. İki ay sonra Üftade’nin bir yeğeni doğmuş. Adını Halit koymuşlar. Yaşımız gelince bizi Mahalle Mektebi’ne yazdırdılar ama ben bir süre sonra oradan ayrılıp Şemsi Efendi Okulu’na geçiş yaptım. ( O zamanın ilkokulu ) Halit ise, Mahalle Mektebi’ne devam etti.
Böylece aradan birkaç yıl geçti. Bir gün Halit yanıma gelerek, efendi ve köle kelimelerinin anlamını sordu. Ben, insanların köle olarak kullanılamayacağını ve her insanın bir başkasının değil, sadece kendisinin efendisi olabileceğini söyledim.
Bunun üzerine Halit, sen gel bunları arkadaşlara anlat. Tenim siyah olduğu için, kendilerinin efendi, benim ise, köle olduğumu söylüyorlar, dedi.
Hangi arkadaşların Halit, sınıf arkadaşların mı? diye sordum.
Evet, sınıf arkadaşlarım, dedi.
Bak Halit, dedim, yarın bizim öğretmen izinli, okula gitmeyeceğim. Sınıfınıza gelir arkadaşlarınla konuşurum. Olur mu?
Halit, olur, dedi.
Ertesi gün Mahalle Mektebi’ne gittiğimde Halit’in ikinci dersten sonra ortadan kaybolduğunu öğrendim. Çok aradık Halit’i bulamadık. Ancak akşamüstü eve geldi. Anlattığına göre, köle olmasını ve her dediklerini yapmasını isteyen arkadaşlarından kurtulmak için, mektepten kaçmış ve Selanik dışına çıkmış. Daha sonra benim dediklerimi hatırlamış ve kendisinin efendisi olduğu için, geri gelmiş.
Halit’e arkadaşlarıyla konuştuğumu ve efendi, köle gibisinden iki kelimeyi bir daha kullanmayacakları sözünü aldığımı söyledim. Halit bir daha Mahalle Mektebi’ne gitmedi. Annesi onu Şemsi Efendi’nin laik okuluna yazdırdı. Halit bizim sınıfa geldi. Fikirler ve düşünceler hür, kelepçe yok. Herkes kendi fikrinin efendisi, köle yok.
Aradan günler geçtikçe Halit bir açıldı. Durgun, düşünceli Halit gitti, neşeli, hareketli Halit geldi. Derslerine çok çalıştı. Mahalle Mektebi’ne giderken sınıfın en tembeli Halit, Şemsi Efendi Okulu’nda sınıfın çalışkanları arasına girmeyi başardı.
Atatürk’ün Çocukluğu – Ezgi Yayınları – Yayın Yılı: Aralık 1994
DEDEM ADEM YILDIRIM’IN KURTULUŞ SAVAŞI ANILARI
Yıl 1921
Anadolu düşman kuvvetleri tarafından kuşatılınca, Mustafa Kemal, Türk Ordusu’nu, Sakarya Irmağı’nın doğusuna çekmiş. Burada 1.5 yıl genel bir taarruz için, hazırlık yapmış. Bu hazırlıklar sırasında şehirlerden, kasabalardan, köylerden, Mustafa Kemal’in çağrısına uyarak gelen binlerce genç varmış. Bunlardan birisi de, dedem Adem Yıldırım’mış. O zamanlar henüz 19 yaşında olan dedem 1.90′ a yaklaşan boyu ve sırım gibi vücuduyla gözünü budaktan sakınmaz, korkusuz, mert, yiğit bir köy delikanlısıymış. Ordugahta geçen ilk günler, yürüyüş talimleri, silah tutuş, kullanış ve atış çalışmaları derken, günlerden bir gün Mustafa Kemal yanında kurmay subayları olduğu halde yenice oluşturmaya çalıştığı Türk Ordusu’nu denetime çıkmış.
Dilerseniz bundan sonrasını dedem anlatsın: O gün öğle vakitleriydi. Geniş ovada pek çok alay, tabur, bölük, Mustafa Kemal Paşa tarafından teftiş ediliyordu. Paşa, eseri olan Türk Askeri’ne sağ elini hiç indirmeden selam vererek geliyordu. Arada bir, Merhaba asker, diyor, biz de sağ ol diyorduk. Ben uzun boylu olduğum için, bölüğün başındaydım. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri geldi tam önümde durdu. Merhaba asker, dedi. Biz, sağ ol, dedik. Yüzünü bize döndü. Rahat, dedi. Biz de, tüfeklerimizi indirdik. Rahat pozisyonuna geçtik. Bir metre kadar önümdeydi. Bir an göz göze geldik. O deniz mavisi gözleri, inanılmaz etkileyici bakıyordu. Sanki her an insanın üstüne atılacakmış gibiydi. Gözlerim karardı, başım döndü. Rahat pozisyonunda olmam beni kurtardı. Kabzası yere dayalı tüfeği sıkı sıkı tuttum, dayandım ve yere düşmedim. Aradan bunca yıl geçmesine karşılık o çelik bakışları hiç unutmadım.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
O yıllarda Yunan Ordusu Anadolu içlerine doğru ilerliyordu. Adem Yıldırım, Yunanlının geldiğini duyunca köydeki genç, çocuk, kadın, ihtiyar kim varsa toplayıp köyün ilerisindeki dağa götürmüştü. Orada köylüleri emin bir yere gizledikten sonra, elinde mavzeriyle geri dönerek, ağaçların arasına saklanıp, köyü seyre dalmıştı. Acaba Yunan askerleri köyde ne yapacaktı?
Adem Yıldırım az sonra kendi evinden feryatlar duymaya başlamıştı. Evde neler oluyordu?
Yunan askerleri, köyün zenginini yakalamışlar ve konuşturmak için, işkence ediyorlardı: Söyle Türko, altınlar nerede?
Yunan askerleri, acımadan elleri, ayakları bağlı adamı evdeki ocağın içinde yanan odun ateşine doğru sürüyordu: Konuş Türko, altınları nereye sakladın?
Zavallı adamın ayak parmakları ve bilekleri yanmıştı. Yunan askerleri, onu daha da ateşin içine itiyordu.
Bu arada Adem Yıldırım sesinden tanıdığı köyün zengininin yürek parçalayan feryatlarına dayanamamış ve evin yanındaki tarabalığa tüfeğiyle iki el ateş etmiş. Tüfekle ateş edildiğini duyan Yunan askerleri, Türk askerleri geliyor zannedip, kaçıp gitmişler. Bunun üzerine Adem Yıldırım eve gelmiş ve yarı beline kadar ateşte yanmış ve ölmüş olan adamı ateşin içinden çıkarmış. Daha sonra olayı öğrenen ve çok üzülen zengin adamın karısı evlerinin ahırına, toprak altına gizledikleri bir teneke altını, Ankara’daki Mustafa Kemal Paşa’ya ulaştırılmak üzere, Türk subaylarına teslim etmiş.
Ben çocukken, her yıl yaz tatilinde bir haftalığına köye giderdik. Dedem her gidişte gerçekten yaşadığı bu olayları bana anlatır ve Serdar, yaz bunları, derdi. Ben de, merak etme, dede, mutlaka yazarım, derdim. İşte, bu hikayeler, dedemin bana anlattığı hikayelerdir. Dedemi son olarak on üç yaşındayken görmüştüm. Otuz yedi yıl sonra bu anıları yazmak nasip oldu. Umarım okuyanlar, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Cumhuriyeti çok severler. Atatürk’ün devrimlerine sahip çıkarlar ve savaşın ne kadar acımasız olduğunu anlarlar. Kurtuluş Savaşı kolay kazanılmadı. Sevgiyle kalın.
Yazan: Serdar Yıldırım