Bazı insanlar vardır ki doğduğu zamana ait değildir. Çağların ötesinde yaşarlar. Onlar ışık olur çevresini aydınlatırlar. Onlar tutunacak dalların bütün bütün kırıldığında kalpleri ve kafaları sözlerin güzelleriyle aydınlatmıştır insanoğlunu. İnsan için faydalı olan bilgi, bilgilerin en üstünüdür, en güzel rehberdir. Bu çalışmamdaki amaç, toplumda ortaya çıkan bozulmanın durulması adına, ‘bir damla’ olabilmektir.
Evliyânın büyüklerinden. Bayezid-i Bistami hazretleri, Silsile-i aliyyenin beşincisidir. Sultân-ül-Ârifîn lakabıyla meşhûrdur. Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri, ilâhî muhabbet deryâsına dalmış bir Hak âşığı idi. Bâyezîd Hazretleri’nin hârikulâde hâlleri, daha doğmadan başlamıştı. Beyâzid-i Bistâmi Adı Tayfur bin İsa, memleketi Bistan’da ilim öğrendi. Hz. Ebubekir vasıtasıyla devam eden altın silsilenin İmam-ı Cafer Sadık’tan sonraki halkasını oluşturur.
Otuz yıl kadar Suriye ve Şam’da dolaştı. İlimle uğraştı, nefsiyle savaştı. Bistan’da medfundur (136/753 -231/845).
Beyâzid-i Bistâmi’den Öğütler
Sordular:
Marifeti neyle buldun?
“Aç karın ve çıplak bedenle.”
Açlığı neden bu kadar övüyorsun diyenlere: “Eğer Fir’avun aç olsaydı ilahlık iddiasında bulunmazdı.”
“Kibrin alameti nedir?” diye soranlara:
“On sekiz bin alemde senin nefsinden daha aşağı bir nefis görmemendir.”
Kendisinden öğüt isteyen birisine:
“Kötü huylu birisiyle arkadaşlık ettiğin zaman onun kötü huyunu kendinin iyi huyu say. Böylece esenlik içinde olursun. Sana bir şey ikram edildiğinde önce Allah’a şükür, sonra ikramı yapana teşekkür et. Zira sana o ikramı ulaştıran ve o kulun kalbini yumuşatan Allah’tır. Bir belaya uğradığında hemen aczini itiraf ederek Allah’tan yardım dile. Onun yardımı olmadan hiçbir belaya sabır mümkün olmaz.”
Beyâzid-i Bestami’den Bir Başka Öğüt
On şey aşağılık yapar;
1. Öfke ve hiddet.
2. Kin ve nefret.
3. Büyüklenme.
4. Zulüm ve haksızlık.
5. İnat yollu mücadele.
6. Cimrilik.
7. Başkasına eza ve cefâ etmek.
8. Mümin kardeşine saygısızlık.
9. Kötü huy ve fena ahlâk.
10. İnsaf ölçülerini aşmak.
BAYEZID BİSTAMİ’ DEN EN GÜZEL SÖZLERİ
Yaptığı ibadet ve taatlere bakıp kendini beğenmek, o ibadeti hiç yapmamak günahından bin kat daha fenadır.
“İnsanların Hakk’a en yakın olanı; halkın cefâlarına katlanan, onların ihtiyaçlarını merhametle yüklenen ve ahlâkı en güzel olandır.”
Hak ve hukuka riayet et. İbadetten ayrılma. Güzel ahlaklı, merhamet sahibi ve yumuşak ol. Allah Teâlâ’yı unutturacak her şeyden uzak dur ve onlara kapılma.
“Sûfî; Kur’ân-ı Kerîm’i sağ eline, Sünnet-i Seniyye’yi sol eline alan; bir gözüyle cennete, öbür gözüyle cehenneme bakan; dünyayı alt tarafına, âhireti de üstüne dolayarak ihrâma giren ve ikisinin arasından; «Lebbeyk Allâhümme lebbeyk! / Buyur Allâh’ım! Emrine teslîm ve hazırım!» diye Mevlâsına koşan kişidir.”
Allah Teâlâ’nın velileri O’nun huzurunda özel olarak saklanan gelinler gibidir. Bu gelinleri ancak o has daireye girenler görebilir.
“–Hakk’a giden yol nasıldır? O’na nasıl ulaşılır?” diye sorulduğunda, Bâyezîd-i Bistâmî (r.a.) şöyle buyurmuştur: “
–Benliğini yok ettiğinde vuslata erebilirsin!”
On sekiz bin alemde, kişinin kendi nefsinden daha iğrenç bir nefis olduğunu düşünmesi kibirdir.
“«Lâ ilâhe illâllah» sözü Cennet’in anahtarıdır. Fakat şu bir gerçektir ki dişleri olmayan anahtar, kapıyı açmaz.
“İnsanların Hakk’a en yakın olanı; halkın cefâlarına katlanan, onların ihtiyaçlarını merhametle yüklenen ve ahlâkı en güzel olandır.”
Muhabbet, kendi yaptığın çok iyiliği az, dostunun yaptığı az iyiliği çok görmendir.
Kendini müslümanların en kötüsü kabul etmeyen kişi kibirli sayılır.
Arif kişi, uyanıklığında da rüyasında da Allah’tan başkasını görmez. Allah’tan başkasının emir ve arzusuna uymaz. Kalbiyle Allah’tan başkasına bakmaz.
Ya Rabbi! Sana kavuşmak nasıl mümkün olur? diye dua ettim. Bir nida geldi: “Nefsini üç talakla boşa!”
Hevâ ve hevesi terketmenin lüzumuna kani olan Hakk’a erer.
Yaptığı ibadet ve taatlere bakıp kendini beğenmek, o ibadeti hiç yapmamak günahından bin kat daha fenadır.
Bir kimsenin Hakk’ı sevmesinin alameti, kendisine şu üç meziyetin verilmiş olmasıdır: Deniz gibi cömertlik, güneş gibi şefkat ve yeryüzü gibi tevazu.
Tasavvuf ehli bulut gibidir, her şeyi gölgelendirir. Yağmur gibidir, herşeyi sular. Her insanın ağırlığını yüklenir, onlara iyilikte bulunur.
İman sahibine Cenâb-ı Hakk’ın onun yaptığı amele ihtiyacı olmadığını bilmesi kâfidir.
Dilini, Allah Teâlâ’nın ismini anmaktan, başka işlerle uğraşmaktan ve başka şeyler konuşmaktan koru.
Bu kadar zahmet ve meşakkate, sıkıntıya katlanarak aradığımı annemin rızasını almakta buldum. Çok basit gibi gelen anne rızası, bütün işlerin evvelinde lazımdır.
Çok güzel öğütler bı site çok iyi
Çok güzel