Süleyman Hilmi Tunahan (Kuddise Sirruh); Babası zamanın müderrislerinden Hafız Osman Efendi’dir. 1888 yılında Silistre’de doğmuştur. 1959 senesinde İstanbul’da vefat etmiştir.
İlim ve fazilet sahibi birisidir. Tasavvufta Nakşibendi yoluna bağlıydı. 72 yıllık ömrü boyunca nep Kuran’ın emir ve yasaklarını öğrenerek, öğreterek ve insanlara anlatarak onların dünya ve ahiret saadetine vesile olmaya çalışmıştır.
✦ Hizmet muvaffak olsun da varsın bizim yerimiz caminin pabuçluğu olsun.
✦ Eğer dünya menfaati ile ahiret menfaati aynı anda insanın karşısına çıksa ahiret menfaatini tercih ederse dünyayı orda terk ederse bu ehli dünya sayılmaz.
✦ Yâ Rabbî! Dünyayı kaIbime koyma, eIimden de aIma.
✦ Arkadaşının ayıbını örtenin ayıbını Allah da kıyamette örter. Onun ayıbını açığa vuranın ayıbını da Allah açığa vurur. Hatta evinde bile onu rezil eder.
✦ Tırnağını şu dünyaya değişmediğimiz bir evIâdımız için, küre-i arzın aItı üstüne geIse, bir şey Iâzım geImez.
✦ Fenalık cahillikten doğar hastalıklar kötülükler hep aynı noksanlıktan ileri gelir. Fakat tedavi ile hastalara şifa verilebilir; terbiye ile kötüler iyi edilebilir; okumak yoluyla da bilgisizlere bilgi verilmiş olur.
✦ Maşayı ateşe koyup çekmekIe ısınmaz, bekIerse ateş gibi oIur, dersIer de böyIedir. Az okumaktan istifade o kadar oIur.
✦ Meyve veren ağaca kuru deniImediği gibi, eseri devam eden zevata da öIü denmez.
✦ Râbıtaya ehiI oImayanIara iIim öğretmek harâminin eIine kıIıç vermek gibidir. Fuyûzât-ı iIâhiden mahrum oIdukIarından öğrendikIeri iImi dünya menfaatine âIet ederIer.
✦ Rütbesi yüce oIan kimseIerin, kendiIerinde cemaI sıfatı gaIip oIduğundan kafir ve asiIere heIak değiI, hidayet diIer. EhI-i küfrün kâffeten heIak oIup cehenneme gitmesinde fayda yoktur. Enbiya-yı mürseIîn insanIarın hidayeti için gönderiIdiIer, heIakı için değiI.
✦ Dünya nefsin ve şeytanın tuzağıdır. Varlıkta imtihan darlıktan daha zordur. Çünkü darlıkta hep Allah diyorsun varlıkta aklına gelince söylüyorsun. Bu çok tehlikeli.
✦ İmansız ve zındıkIaşmış din düşmanIarının aIeyhinde konuşmak, gayret-i diniyyeden oIduğu için gıybet değiIdir.
✦ İnsan biImediğinin düşmanıdır. Nurdan haberi oImayan, ondan zevk aImayan insan, nurun düşmanı oIur.
✦ İnsan gibi, iIminde anâsırı erbaası vardır; ağızdan öğrenmek ve anIatmak, gözünden görmek, kuIağından işitmek, eIiyIe yazmakIa beraber, kaIbiyIe de feyz-i iIâhiyi çekecek.
✦ İnsanIarIa iyi geçininiz. Kimseyi darıItmayınız. Günün birinde araba kaIdırmaya oIsun, yarar.
✦ İttika; iman iIe küfürden, ibadet iIe isyandan, füyüzat-ı iIahi ve rabıta iIe de gafIetten muhafaza etmek manasınadır.
✦ Öfke insanın aklını örter. O zaman şeytanın avucuna düşer. Şeytan da onu istediği yere sürükler. Öfkelenmek insanın dinini imanını götürebilir bundan çok korkmalı.
✦ Güzel ahlâkın en azı meşakkatlara göğüs germek yaptığı iyiliklerden karşılık beklememek bütün insanlara karşı şefkatli olmaktır.
✦ Nefs öyle yaratılmıştır ki katiyen hayırlı hiçbir şeyi istemez. Neden? Gıdası haramdır. Yani her şeyin bir gıdası vardır nefsin gıdası da günahlardır haramlardır.
✦ Hizmet muvaffak oIsun da, varsın bizim yerimiz caminin pabuçIuğu oIsun
✦ HuIûs-i kaIbIe tahsiI oIunan iIim, ayn-ı ibâdettir.
✦ İIim, muhabbet, kâmiI itikad ve havf isyâna mânidir.
✦ İIim, nûr-ı iIâhidir. İnsan ise kovan. KirIi bir kovanda arının durmadığı gibi, isyan ve zuImetIe kirIenmiş vücud ve kaIbde de iIim durmaz.
✦ İIim vukuata tabidir. Vukuat iIme tabi değiIdir. Ve herkesin işi kendi efaI-i ihtiyarisine bağIıdır.
Süleyman Hilmi Tunahan’nın Bir Üniversite Talebesine Öğütleri
Allah yolunda ol, dosdoğru ol, verdiğin sözün eri ol. Evladım, ağzın laf ediyorsa dilinle doğru ol, sözünle doğru ol. Sana inanan kişilere karşı sözünden cayma. Eğer sözünü tutarsan “söz” olur ve seni cennete götürür, tutmazsan “köz” olur.
Elinle doğru ol. Kolunu, muzırda değil, yardım işinde kullan. Tartıyla iş yapıyorsan terazinde, ölçüyle iş yapıyorsan metrende ve litrende doğru ol. Doğrunun doğruluğu bütün sülalesine akseder, hepsini hayra götürür. İnsanları sev ve kimseyi kendinden alçak görme. Tevazu sahibi ol, zira en halis ziynet alçak gönüllülüktür. Mütevazi olan kimse, en güzel ziyneti takınmıştır. Kimseyi kendinden aşağı görme. Hayatta haset etmeden say, kıskanmadan sev. Bazı insanlar, başkasındakini istemez. Öyle olma. Gıpta et, fakat haset etme. Zira Allah’ın huzuruna fesatla çıkılmaz.
Memur olduğun zaman, sana gelen vatandaşlara sakın yüksekten bakma, yanma geleni ayakta bekletme. Yanında, daima bir sandalye bulundur ve oturtuver. Biraz dinlendirdikten sonra halini sor. İşini hallet. Salan ha “bugün git yarın gel” deme! İşini, o gün bitir. Eğer öyle yapmazsan on parmağım yakanda olacaktır. Eğer memursan ve başmda müdürün varsa, haset etmeden say kıskanmadan sev.
İnsanlar muhteliftir. Bazısı daha kabiliyetli, bazısı daha yakışıklıdır. “Ben niye onun yerinde olmayayım” deme, elindekinden olursun. “Allah bana bir verirse, arkadaşıma, komşuma iki versin” diye düşünürsen, seninki üç olur. Eğer arkadaşın veya komşun böyle düşünmüyorsa, onunki ikide kalır.
Senden daha iyi hizmet edecek olan varsa, makamını ona ver. İşte vatanperverlik budur.
Çalışkan ol, üretici ol. Zira Peygamber Efendimiz “Çalışmak ibadettir” buyuruyor. Evladım, alın teri olmadan hiçbir-şeyin kıymeti bilinmez. Tarlanı ek, mahsulünü al, komşuna ver, ağaç dik. Sadaka-i cariye, iyi evlat yetiştirmek, İlmî eser bırakmak ve ağaç dikmektir ki, ağaç dikmek en cidalidir. Bunun için biz, heykel dikmeyeceğiz, yeşil ağaç, yeşil âbide dikeceğiz.
Bir dut ağacı 400 sene, ceviz ağacı 700 sene, kestane ağacı 900 sene, çınar ağacı 1500 sene yaşar. Ihlamur ağacı dik, çiçeği şifalıdır.
Bursa’da Osman Gazi’nin ve Orhan Gazi’nin diktiği bin senelik çınarlar var. Ben bekâr iken, her sene bir ağaç dikerdim. Şimdi evliyim ve yengen için de her sene bir ağaç dikiyorum.
Münevver kişi, münevvir kişi demektir. Öyleleri var ki, üç fakülte bitirir de, hasedinden, kıskançlığından (dolayı) hiçbir şey öğretmez. Gerçek münevver, bildiğini yapan ve öğreten kişidir.
Temizlik, ibadettir ve imanın yarısıdır. Eğer sokakta birisi hata yapmışsa (yola pislik yapmışsa), sen onu ayağının ucu ile örtüver.
Günde en az iki kişiye iyilik et, gönlünü al. Çünkü cennetin yolu, gönül almaktan geçer. Gönül almak, cennetin Firdevs kapısını açmaktır. Bu beş maddenin en kolayı, fakat en “içten geleni“de budur. Bir gönül kazanmak, 40 vakit namaza bedeldir. Bir gönül kırmak ise, 40 vakit namazın sevabını kaybettirir. Ben sabahları kalkarken, “Ey Allah’ım, bana, bugün bir kişiye iyilik yapmak nasip eyle” diye dua ederim.
Evden çıktığında veya eve dönerken karşıdan gelen ilk kişiye selam ver. Onun vermesini beklersen olmaz, evvela sen ver. İşte o zaman, o da sana karşılığım verecektir. Veren el, alan elden; sunan gönül, alan gönülden azizdir.
Oğlum! ilimsiz ibadetin tadı olmaz. Tek kanatlı kuş uçmaz. İnsanların dünyaya dalıp, istikbal sevdasına düştükleri şu günde, Mevlâ’nın ilmini okuyacağız. O, insana iki cihanda izzet ve şeref veren âlî bir iştir. Ihlâs ve samimiyetle Allah ve Resûlüne yönelen kimse, gölge gibi dönen dünyayı ve her hayrı kendine tâbi kılar. Ahirete çalışan, dünyayı elde eder. Dünyaya çalışan ise ahireti kazanamaz. Zira ahiret hakikat, dünya haleftir. Ağacı kökünden götürürsen, gölge de beraber gider. Ahirette ne varsa, dünyada onun misâli vardır. Eğer olmasa dünya yalan olur. Teyemmüm abdestin halefidir, dünya da ahiretin.
Bizim vazifemiz aşı yapmaktır. Zorla ağaç meyve vermediği gibi insan da zorla irşâd olmaz. Zorla yapılan iş semere vermez. Aşı ise iki kısımdır: Nûr ve zulmet. Zulmetin aşısıyla meşgul olanlar çok. Neticesi vahim olan bu işle başlarına bela bulanlar, sayılara sığmıyor. Biz nûr aşısıyla meşgulüz. Ağacı, güzel meyve vermeye zorlayıp sopa ve balta ile vurulsa, altına ateş yakarak tehdit edilse, bozuk meyvelerini iyi yap, iyi çıkar, tembih ve tehdidinde bulunulsa, hiç kâr etmez. Ancak aşılamak suretiyle meyvesi değişip, menfaat hâsıl olur.
Şöyle düşünmeli; Ya Rabbi! Aciz kulunu Ümmet-i Muhammed’e hizmet etmeye muktedir kıl. Eğer “Yâ Rabbi bana ilim ihsan et” denirse, şahsi menfaate taalluk edeceğinden, rızâ-yı İlâhî’ye muvâfik olmaz. Zira her ilim sahibi bu ümmete hizmet etmiş değildir, edemez. Bu itibarla da nzâ-yı Bârî’yi bulamaz. İlim ve cennet istemek menfaat-i şahsiyedir. Gaye ise nzâ-yı Bârî’dir.
Bizim yolumuz, iman, İslam ve ahlâk-ı Muhammedi-ye yi aşılamaktan ibarettir.
Bizim para, pul, mevki, makam, siyaset, politika, kavga ve gürültüyle işimiz yok. İstisnasız her Müslümanın çocuğunu da okuturuz. Bir tek fert geri dönmüşse haber versinler.
Biz akla ve zekâya kıymet vermeyiz. Salıverdin mi evinin yolunu bulabilecek kadar aklı olsun kâfidir.
Hak’tan korkan, halktan korkmamalı. İşini düzgün yapanın, içi de düzgün olur.
Vasiyetim olsun: Tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehl-i Sünnet9ten gayri olan yanltş yollara sapmayınız!
Her yerde birlik ve beraberlik lazımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah’ın nusreti, maddi ve manevi yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.
Dini dünyaya âlet eden hocalar, halkı kendilerinden soğuttular. Bir şeyler alır da vermez diye, esnaf bunlara yüz vermez ve kaçar hale geldi. Siz öyle olmayın. Maddeyi maneviyata karıştırmayın.
Her koyunu kendi bacağından asarlar sözü yanlıştır. Dinimizde ‘neme lazım’ demek yok. ‘Bana lazım’ demek vardır.
Bu dünyanın cefâsından sefâsına sıra ğelmez, gafil olmayın, ilme çalışın, geçen günler geri gelmez.
İlim, nûr-u İlâhî’dir. İnsan ise kovan. Kirli bir kovanda arının durmadığı gibi, isyan ve zulmetle kirlenmiş vücut ve kalpte de ilim durmaz.
İnsan gibi, ilmin de anâsır-ı erbaası vardır; ağızdan öğrenmek ve anlatmak, gözünden görmek, kulağından işitmek, eliyle yazmakla beraber, kalbiyle de feyz-i Îlâhî’yi çekecek.
Ders okuturken takıldığınız bir yer olursa, orada fazla durmayın. Nasıl ki etrafı kazılan bir ağaç kolayca devri-lirse, evveli ve âhiri anlaşılan kitabın da ortasmı anlamak kolaylaşır.
İnsanlarla iyi geçininiz. Kimseyi darıltmayınız. Günün birinde araba kaldırmaya olsun, yarar.
Din asıl, dünya ve siyaset fer’idir. Dünya ve siyaset dinin inkişâfına alet olabilir. Fakat din, dünya menfaat ve siyasetine âlet olamaz. Alet edenlere lanet vardır.
Yemek yerken, su içerken “ibadet için kuvvet olsun yâ Rabbi” diye, Mevlâ’nın huzurunda olduğunu düşünmek lazım.
Emir vermeye alışmayın. Ben vâlidenizden su dahi istemem. Emir vermekle sözün ruhu ölür. İhbar, emirden daha müessirdir. Misal: “Benim oğlum sigara içmez değil mi?” gibi “Yâ Rabbi! Dünyayı kalbime koyma, elimden de alma!”