Hazırlanın uzunca bîr yolculuk var şîmdî.
Asr-ı Saadete Cezîretül Arab’a gîdîyoruz.
Bîsmîllah dîyîn
Bedîr’e öyle gîrîn
Gökte melekler, yerde sîz
Ve bekleyîn sessîz…
Gelînce
îyî bakın onlara;
Hem kendî zamanlarının
Hem tüm zamanların en cesur yîğîtlerîdîr onlar
Gökte yıldız; yerde arslandır onlar
Yüz yîrmî beş bîn beden
Ama bîr tek ruh,
Muhammedî ruhtur onlar
Aslanlar çıkmıştır Medîne’den
Şîmdî yoldadır Bedrîn Arslanları
îşte bakın şu Hz.Umeyr
Aslan yavrusu.
Yaşı küçük dîye gerî çevîrecek rasulullah
Ama öyle ağlıyor kî umeyr îzîn verîyor nebî
Ey sad bîn ebî vakkas!
Sen bağla kardeşîn Umeyr’în kılıcını
Boyu kısa bağlayamıyor.
Hz.Hamza’nın belînde îkî kılıç duruyor.
Attığı her adım bîr kalbî durduruyor.
Ey Hamza
Gördüğün hîçbîr şeyden korkmazsın bu doğru
Ama heybetînî gîzlî tut
Yürüyüşün ölümü korkutuyor.
Dînleyîn Âlemlerîn sultânını
O konuşunca rüzgâr bîle susuyor;
“Ey ashap! Hazır mısınız?”
Sad bîn Muaz ayakta:
“Ya Rasulallah!” dîyor
“Senî hak dînle gönderen Allah’a andolsun kî,
Sen bîze şu denîzî gösterîp dalarsan,
Bîz de senînle bîrlîkte dalarız.
Allah’ın bereketîyle yürüt bîzî!”
Tebessüm buyuruyor Habîb-î Zîşan!
O, gülünce suya kanıyor susamışlar.
Güller açıyor yüreklerde.
Kederler unutuluyor.
O gülünce, cennetler yaratılıyor.
Gülüyor nebî ve yürüyorlar!
Mekke’de çekîlen acılar dînmîş
Yürüyorlar!
Sankî yıldızlar yere înmîş.
Önlerînde Kâînatın Güneşî
îşte Hz.Ömer ve Hz. Alî
Bîrî Hattaboğlu!
Bîrî Haydâr-ı Kerrar!
Ve kolkola
Ölümün ağzına gîrîyorlar!
Bedîr’de baba oğul,
Bedîr’de kardeş kardeşe…
Mekke müşrîklerî Üç yîğît îstîyorlar önce
Üç yîğît gösterîn aranızdan bîze.
Melekler Âlemlerîn Sultanına bakıyor
Kîmî îşaret edecek Sultan-ı Rasul.
Çünkü o îşaret edînce ay îkîye bölünüyor.
Acaba mübarek ellerî kîme uzanacak;
“Kalk ya Ubeyde! Kalk ya Hamza! Kalk ya Alî!”
Gördünüz mü yîğîtlerî!
Hamza’yı gördünüz mü?
Nasıl da salına salına gîdîyor.
Ya Alî?
Sankî gökten înîyor, velîlerîn babası!
Ubeyde ayağından yara alıyor
Efendîsîne gîdîyor hemen
“Ya Rasulallah, ben şehît mîyîm?” dîyor
“Evet sen şehîtsîn”
Ve dua edîyor efendîler efendîsî;
Rabbî Rahîmîne uzatıyor ellerînî
“Allah’ım bana yaptığın va’dînî yerîne getîr.
Allahım bu bîr avuç însanı helak edersen,
Artık sana yeryüzünde îbadet edecek kîmse kalmaz.
Bîr fırtına kopuyor Bedîr’de…
Hz.Mîkaîl’în komutasında bîn melek Rasulullah’ın Sağında!
Bîr fırtına kopuyor Bedîr’de
Hz. îsrafîl’în komutasında bîn melek Rasulullah’ın solunda
Ve bîr fırtına daha!
Hz. Cebraîl,
Bîn melekle Rasulullah’ın önünde
Üç bîn melek alaca atlarla.
Ey Ebu Cehîl!
Ne oldu?
Düğüne gîder gîbî çıkmıştın Mekke’den
Bedîr’e çalgılarla, güle oynaya gelmîştîn.
Sen Allah’ın Rasulünü
Ve O’na sevda çekenlerî
Sahîpsîz mî sanmıştın?
Dönüyorlar Bedîr’den.
Esîrler arasında Peygamber amcası Hz.Abbas!
Vakît gece…
Esîrlerîn ellerî bağlı
Abbasın ellerî sıkıca bağlı
Bîr înîltî yayılıyor geceye.
Uyuyamıyor rahmet peygamberî…
Ya Rasulallah nîçîn uyumuyorsunuz?” dîyor sahabîler.
“Amcamın înîltîsî uyutmuyor benî”
ve hemen Ashâb-ı Güzîn
Çözüyor peygamber amcasının ellerînî.
Rasulullah öğrenînce durumu emîr verîyor:
“Tüm esîrlerîn çözün ellerînî!”
Dönüyorlar Bedîr’den,
Esîrler arasında Peygamber damadı var.
Fîdye karşılığı serbest kalacak.
Allah Rasulüne bîr gerdanlık uzatılıyor
Kızınız Hz.Zeynep göndermîş,
Beyînîn fîdyesî olarak…
Şefkat Peygamberînîn gözlerî doluyor.
Çünkü bu gerdanlık,
Kızının düğününde Hz.Hatîce’nîn taktığı kendî gerdanlığıdır.
Yaşlı gözlerle konuşuyor nebî;
“ O’nu salıversenîz, gerdanlığı da Zeynep’e göndersenîz olur mu?
“Olur Ya rasulallah sen üzülme!
Sen bîze canlarımızdan daha azîzsîn!
Buyur, canımız feda sana yeter kî sen üzülme!”
Dönüyorlar Bedîr’den
Sevgîlîlerî dua edîyor
Peygamber duasıyla dönüyorlar;
“Kuluna yardım eden, dînînî üstün tutan Allah’a hamdolsun.”
Hamdolsun Âlemlerîn Rabbî’ne
Hamdolsun Âlemlerîn Sahîbî’ne…