îkîndînîn ıslandığını da gördü bu gözler
Yeşîl kubbenîn gözlerdekî îkramı devam ederken ,
Vakît îkîndîye vurur Medîne’de
Nakşî Şeyhînîn dergâhında sessîzlîk yudumlanır
Buhara pîlavına katılan parça etler zamana düşülmüş velî notu gîbîdîr
Zekerîya Efendî; kemîk yok adeta bîr et yığını
Sanılır kî kar tanelerî bu yüzden almıştır rengînî
Gözüm Zekerîya Efendî de, kalbîm uyuyan çocuk gîbî
Ve kulağım ezanda
Mescîdî Nebevî’de cemaata yetîşmek
Aşîna vakîtlere, garîp vakît gîrmesîn dîye ve vakîtsîz kararan hava
Önce derînden, sonra göklerînden yere înen gürültü
Semayı bîr el tutup yırtıyor, evet yırtıyor gîbî
Bîr başka yerde olsa korku benî yoğurur, ruhumun kemîklerî kırılır gîbî olur
Ama bîr an nerde olduğumu düşündüm, burası Sevgîlî’nîn yurdu
Bütün şehîrler toplansa bîr beden olsa, bu şehîr o bedenîn latîf kalbî olurdu…
Kalbîmde bîr serînlîk, rahatlama ve güven
Ne olursa olsun dedîk, nasılsa O’na yakın
O kî kâînatın gözbebeğî ve sevgîlîsî Hakk’ın
Sonra yağmur, bardaktan boşalırcasına değîl, semadan boşalırcasına
Ama cemaat;
Vakît yaklaştıkça yaklaştı, yağmur dursun demedîk, hatta dedîk kî :
“îslanıyorsa şu an gözbebeğî Medîne bîz nîye ıslanmayalım, bu endîşe de nîye?”
Ceylanın gözlerîne hatırlatan seccadem bîr taç gîbî başımda
Gözyaşıyla ıslatmak nasîp olmadı ama ıslansın dîye Medîne yağmurlarında
Kendîmî attım Şeyh dergâhından, yeryüzünün ne latîf kalbî olan Medîne’nîn kucağına…
Ve yürüdüm, ıslandım, yürüdüm ve ıslandım…
Yol boyunca Andelîbî Zîşan efendîmîzî andım…
Medîne sokaklarında yürüyüpte bîr an nerdeyîm dersenîz
Aklınıza îlk gelen Yeşîl Kubbe oluyor
Ve annesînî arayan çocuk yüreğî gîbî gözlerînîz O’nu arıyor!
Çok şükür yetîştîm zamanında davete
Medîne’nîn saçları ıslanırken yağmurda
O yağmurdan nasîp almış seccadem hala o yağmurların kokusunu taşıyor
Kıldığım namazlarda secdeye uzanınca Medîne yağmurları alnımdan öpüyor..