Yıllar yılıydı…
Çölde alevler ve küfürler kavuruyordu insanlığı.
Sözcükler yetim, sevgiler hançer sokumlarına mahkûmdu. Zamansız açan goncalardan kan akardı gülistanlara. Çırçır böceklerinin rüya aralığında cinayetler işlenir; babalar kızlarını gömerdi toprağa.
Masum kelebekler çarmıha gerilmekteydi, yalnızca masum ve narin oldukları için. Güçsüzlerin gücünü emerek güçlenirdi güçlüler…
Yıllar yılıydı…
Ve bir gün, Ebabiller, kara yere kardılar Ebrehenin fillerini asit yağmurlarınca. O gün, bir gonca, ana rahminde yetim kalmıştı ve Kabe’nin duvarını bir kırlangıçtı çığlık çığlığa kucaklayan Cebrail kanatlarıyla… Bir şair kollarını açmış yalvarıyordu Ukaz panayırında: Yaklaşıyor yaklaşmakta olan!.. Yaklaşıyor yaklaşmakta olan!..
Kokunu ver bana Gülüm, boyanı ver bana!..
Mahmurluğuma ıtır ıtır sabûh, dimağıma elvan elvan lezzet ol…
Kokunu ver bana Gülüm, boyanı ver bana!..
Ya Seninle kendimi bulayım ya,
Ya kendimden geçeyim yeniden.
Ya renginle boyanayım, ya rengin girsin yeniden rüyama;
ve bir daha mahşerde uyanayım.
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin Efendim
Hak’tan bize sultân-ı müeyyedsin efendim
Avizesi cevzâ, ışığı dolunay idi gecenin…
Bir Gül açtı, ve yeminler edildi ömrüne.
Bir Gül açtı, taşırdı sevinç ırmaklarını.
Bir Gül açtı, ve dünya ilk kez dünya olduğunu anladı.
Bir Gül açtı, varlık doruğa ulaştı.
Bir Gül açtı, ve önünden sonu hayırlı oldu beşeriyetin.
Yeleleri rüzgâra yaslanmış küheylanlar şaha kalktılar sonra, Semaveden Saveye, Bahiradan Nuşirevana, haberler ilettiler dört bir yandan.
Muştular size ve bize!.. dediler, Muştular toprağa ve suya!..
Kadim haberlerin haberi geldi.
Karanlık gecenin kara bulutlarına dolunay doğdu.
Şafak serinliğini dupduru sularla yıkadı melekler,
ve gecenin rengiyle taradılar saçlarını Gül yüzlünün.
Aynalara asılıp kaldı baharlar.
Zaman ne kutlu zaman oldu, çağlar ne saadetli çağlar…
Sevgioğulları oymağında…
Sevinçli çocukların yüzünde…
Kırağı çalmayan gül dallarında…
Hep seçilmiş kullardı…
Hep seçilmiş kalplerdi…
El ele ve yan yana…
Bir Gül’ün kokusuyla mest,
bir Gülün rengiyle sarhoş!..
Hep seçilmiş kullardı…
Hep seçilmiş kalplerdi…
Kokunu ver bana Gülüm, boyanı ver bana!..
Mahmurluğuma ıtır ıtır sabûh, dimağıma elvan elvan lezzet ol…
Kokunu ver bana Gülüm, boyanı ver bana!..
Ya Seninle kendimi bulayım ya,
Ya kendimden geçeyim yeniden.
Ya renginle boyanayım, ya rengin girsin yeniden rüyama;
ve bir daha mahşerde uyanayım.
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin Efendim
Hak’tan bize Sultân-ı Müeyyedsin efendim
Dursun Ali Erzincanlı Şehre Dön Efendim Sözleri
Paylaş