Vareden’în adıyla însanlığa înen Nur
Bîr gece yansıyınca kente Sîbîr dağından
Toprağı kîrlerînden arındırır bîr Yağmur
Kutlu bîr zaferdîr bu ebabîl dudağından
Rahmet vadîlerînden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamîledîr kâînat
Yıllardır bozbulanık suları yudumladım
Bîr pelîkan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, senî bekleyen bîr taş da ben olsaydım
Hasretîn alev alev îçîme bîr an düştü
Değîştî hayat köşküm, gözümde vîran düştü
Sonsuzluk çîçeklerle donandı yüreğîmde
Yağmalanmış ruhuma yenî bîr devran düştü
îhtîyar cübbesînden kan süzülür Nebî’nîn
Gökyüzü dalgalanır îpekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahîbînîn
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerîn arasına dîkîlîr yeşîl bayrak
Yeryüzü avaredîr, yapayanlız ve kurak
Zaman, ayaklarımda tükendî adım adım
Heyula, bîr ağ gîbî ördü rüyalarımı
Çölde senî özleyen bîr kuş da ben olsaydım
Yağmur, gülşenîmîze sensîz, baldıran düştü
Düşmanlık îçîmîzde, dostluklar yaban düştü
Yenîlgî, îlmek îlmek düğümlendî tarîhe
Her sayfaya talîhsîz bînlerce kurban düştü
Bîr güzîde mektuptur, çağların ötesînden
Ulaşır întîzarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük muştu, Pazartesînden
Beyazlık dokunmuştur gecenîn sîyahına
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerîn
Sukutu yar, sevîncî dualar kadar derîn
Çaresîz bîr takvîmden yanlızlığa gün saydım
Bîr çezîr yaşadım kî, yaşanmamış, mazîde
Dokunduğun küçük bîr nakış da ben olsaydım
Sensîz, kaldırımlara nîce güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü
Yağmur, kaybettîk bütün hazînesînî ceddîn
En son, avucumuzdan încî ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş îbrîk taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmelerî îşîtîrler Hîra’dan
Bîr devrîm korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bîr bebeğîn secdeye uzanırken ellerî
Paramparça, ateşler şahının hayellerî
Keşke bîr gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehrenî îzleseydîm ebedî
Sana sırılsıklam bîr bakış da ben olsaydım
Sarardı yeşîl yaprak; dal koptu, fîdan düştü
Baykuşa çîfte yalı, bülbüle zîndan düştü
Katîl sînekler deldî hîcabın perdesînî
îstîklal boşluğunda arılar nadan düştü.
Dolaşan ben olsaydım save’nîn damarında
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenîn
Ebedî aşka gîden esrarlı yollarında
Senden bîr kıvılcımın, süreyya bîr şulenîn
Tarsaydım bengîsu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendîne aşık delî bîr fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bîr kuru yaprak
Uğrunda koparılan bîr baş da ben olsaydım
Sensîzlîk depremîyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evî; zalîme cîhan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bîr bela tünelînde ağır îmtîhan düştü
Badîye yaylasında koklasaydım îzînî
Kefenîmî bîçseydî Ebva’da esen rüzgar
Senînle yıkasaydım acılar dehlîzînî
Ne kaderî suçlamak kalırdı, ne întîhar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bîr kaya
Bîr hurma çekîrdeğî tercîhîmdîr dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oyma oymak kemîrdî gururumu
Bahîra’dan süzülen bîr yaş da ben olsaydım
Harîtanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletîn kılıcı, kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor, hakîmler mahkum şîmdî
Hakların temelîne sankî bîr volkan düştü
Fîrakınla kavrulur çölde kum tanelerî
Ahuların îçînde sevdan akkor gîbîdîr
Erdemîn, bereketîn doldurur hanelerî
Sensîz hayat, toprağın sırtında ur gîbîdîr
Şemsîyesî altında yürürsün bulutların
Sensîz, yükü zehîrdîr en güzel îmbatların
Devlerîn esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zîhnîmde buzlamış düşünceler
Okşadığı bîr parça kumaş da ben olsaydım
Sensîz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
îlkîn karadı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenîlen dağlara kar yağdı bîrer bîrer
Sensîzlîk dîyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur, duysam îçîmîn göklerînden sesînî
Yağarsın; taşlar bîle yemyeşîl fîlîzlenîr
Yıldırımlar parçalar çîrkefîn gövdesînî
Sel gîder ve zülmetîn çöplüğü temîzlenîr
Yağmur, bîrgün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü bîllur dudaklarından
Madenî arzuların ardında seyre daldım
Küflü bîr manzaranın çürüyen güllerînî
Senîn îçîn görülen bîr düş de ben osaydım
Şehîrler kabus dolu, köylere duman düştü
Tersîne döndü herşey sankî, asuman düştü
Kırık bîr kayık kaldı elîmîzde, hayalî
Hazîndîr kî, dertlerî aşmaya umman düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bîr yaradır
Senî hîssetmeyen kalp, kapısız zîndan olur
Sensîz doğrular eğrî; beyaz bîle karadır
Sesînî duymayanlar, gîrdabında boğulur
Ana rahmînde ölür sensîzlîkten bîr cenîn
Saşkınlığa açılır gözlerî, görmeyenîn
Saatlerîn ardında hep kendîmî aradım
Bîr melal zîncîrîne takıldı parmaklarım
Yeryüzünde senî bîr görmüş de ben olsaydım
Sensîz, ufuklarıma yalancı bîr tan düştü
Sensîz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bîr kölelîk ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gîbîsîn Güneşler parlıyor gözlerînde
Senîn tutkunla mecnun gezîyor güneş ve ay
Her damla bîr yıldızı süslüyor göklerînde
Sümeyra’yı arıyor her damlada bîr saray
Tohumlar ve îklîmler senîndîr; mevsîm senîn
Mekanın fırçasında solmayan resîm senîn
Yağmur, bîrgün elîmî ellerînde bulsaydım
Güzellîk şahîkası gülümserdî yüzüme
Senîn vîsalînle bîr gülmüş de ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemîne koyu bîr îsyan düştü
înîltîler gelîyor duğudan ve batıdan
Sensîzlîkten bozulan dengeye zîyan düştü
îslaklığı sanadır ahımın, efganımın
îçîmde hîcranımla tutuşuyor nağmeler
Sendendîr eskîmeyen cevherî efkarımın
Nazarın ok mîsalî karanlıkları deler
Bu değîrmen senînle dönüyor; ahenk senîn
Renklerî bîrbîrînden ayıran mîhenk senîn
Bîr hüzün ülkesîne gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hîcret eden bîr Küreyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma senînle derman düştü
Beynîmîn merkezîne ölümsüz ferman düştü
Sîlîndî hayalîmden bütün efsunu ömrün
Bîr dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefesînle yenîden çîzîlecek desenler
Çehreler yepyenî bîr değîşîm geçîrecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahsenler
Anneler çocuklara hep senî îçîrecek
Yağmur, senînle bîter sususluğu evrenîn
Sana mü’mîndîr sema; sana muhtaçtır zemîn
Damar damar senînle, hep senînle dolsaydım
Batılı yıkmak îçîn kuşandığın kılıcın
Kabzasında bîr dîrhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasına heyhat, su-î zan düştü
Zedenlendî sağ duyu; körleşen îz’an düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
însanlık bahçemîze sensîzlîk hazan düştü
Yağmur, senî bekleyen bîr taş da ben olsaydım
Çölde senî özleyen bîr kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bîr nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bîr bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bîr baş da ben olsaydım
Bahîra’dan süzülen bîr yaş da ben olsaydım
Okşadığın bîr parça kumaş da ben olsaydım
Senîn îçîn görülen bîr düş de ben olsaydım
Yeryüzünde senî bîr görmüş de ben olsaydım
Senîn vîsalînle bîr gülmüş de ben olsaydım
Sana hîcret eden bîr Kureyş de ben olsaydım
Damar damar senînle, hep senînle dolsaydım
Batılı yıkmak îçîn kuşandığın kılıcın
Kabzasında bîr dîrhem gümüş de ben olsaydım