“Sübhâne zil mülki vel melekût. Sübhâne zil izzeti vel azameti vel celâli vel cemâli vel ceberût. Sübhânel melikil mevcûd. Sübhânel melikil ma’bûd. Sübhânel melikil hayyillezî lâ yenâmü ve lâ yemût. Sübbûhun, kuddûsün Rabbünâ ve Rabbül melâiketi verrûh.
Merhaben, merhaben, merhabâ yâ şehre Ramezân. Merhaben, merhaben merhabâ yâ şehrel-bereketi vel gufrân. Merhaben, merhaben, merhabâ yâ şehret-tesbîhi vet-tehlîli vez-zikri ve tilâvet-il Kur’ân. Evvelühû, âhıruhû, zâhiruhû, bâtınühû yâ men lâ ilâhe illâ hüv.” tesbihât ve duâları okunur. “Merhaba merhaba ya şehre ramazan” 15 den sonra ki nakaratlar; “Elveda elveda gidiyor ramazan” diye okunur.
Elveda Elveda Elveda ya şehri Ramazanel mübarekel elveda
Elveda Elveda Elveda ya şehri Ramazanel mübarekel elveda
Estağfîrullah Sübhanallah velhamdülîllah
Ve la îlahe îllallah vallahü ekber
Vele havle vela kuvvete îlla bîllahîl alîyyîl azîm
Ramazan ilâhilerinin güfteleri genellikle Üftâde, Aziz Mahmud Hüdâyî, Bursalı İsmâil Hakkı, Erzurumlu İbrâhim Hakkı gibi mutasavvıf şairlere aittir. Besteleri çoğu tekke mensubu olan klasik Türk mûsikisi bestekârları tarafından yapılmıştır. Ramazanın ilk on gecesinde okunan ilâhilerin güfteleri çoğunlukla, “Merhabâ yâ şehr-i ramazân / Hoş geldin yâ şehr-i mağfiret ve’l-gufrân / Yâ şehr-i nüzûl-i sûre” gibi mısralarla başlar veya benzer mısra ve beyitler nakarat halinde beyit aralarında yahut sonlarında tekrar edilirdi. İkinci on gecede bu ay hürmetine Allah’tan rahmet ve merhamet dilenir, son on gecede ise, “Elvedâ yâ şehr-i ramazân / Elvedâ şehr-i saâdet elvedâ” gibi mısra ve nakaratlara yer verilirdi.
Her 4 rekâtin sonunda;
(Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ Âli seyyidinâ Muhammed. Biadedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîrâ.) okunur.
Bu kısım, 20 rekâtin sonunda 3 defâ tekrar edilir ve 3. sünde kesîrâ’dan önce (kesîran) denir. 3 defâ da şu duâ okunur:
(Yâ Hannân, yâ Mennân, yâ Deyyân, yâ Burhân. Yâ Zel-fadlı vel-ihsân nercül-afve vel gufrân. Vec’alnâ min utekâi şehri Ramezân bi hurmetil Kur’ân.)
Hz. Hüseyin’in şehâdeti dolayısıyla yazılmış mersiye ve muharremiyyelerin ramazan ilâhisi şeklinde okunduğu bilinmektedir. Bazı Arapça tesbihler de güfteleri itibariyle ramazan ilâhisi niteliğindedir. Çoğu “sübhâneke” diye başlayan, bir kısmının başında bulunan, “Sübhâne’l-meliki’l-mevlâ, sübhâne’l-meliki’l-a‘lâ” mısralarının ardından esmâ-i hüsnâdan bazı isimlerin zikredildiği mısraların yer aldığı bu tür tesbihler “merhabâ (elvedâ) yâ şehr-i ramazân” mısraıyla son bulmaktadır (örnek için bk. Türk Mûsıkîsi Klasiklerinden İlâhîler, II, 125). Nevâ makamındaki şu eser bu türün güzel bir örneğidir: “Yâ ibâde’llāhi yâ ehle’l-kelâm / Kad etâ şehre’s-sıyâmi ve’l-kelâm / Ma‘şere’l-ihvân kūlû merhabâ / Merhabâ yâ merhabâ şehre’s-sıyâm / Sübbûhun, kuddûsün rabbü’l-melâiketi ve’r-rûh.” Güfte ve bestesi İmâm-ı Sultânî İbrâhim Efendi’ye ait bûselik makamındaki ilâhi de bu gruba giren eserlerdendir: “Yâ mürîde’l-hayri yâ sadre’l-kirâm / Merhabâ kūlû yâ şehre’s-sıyâm / Verdı annâ inde hallâkı’l-enâm / Yâ kerîme’d-dayfi yâ şehre’s-sıyâm.”