KONYA’nın batısında Havzan yörcsi’nin üstünde adını verdiği scmtdedir. yolundan Aşkana sapan yolun sağındadır. Türbenin havlı kapısı Kapının üstündeki Mermerde tâlık ile arapça yazılar bulunmaktadır.
Mevlâna Celâleddini Rumî dergâhı postnişini Vâhid çelebi; ATEŞBAZ türbesinin yanma son mısra’daki « terkibinin ifade ettiğini 1315 H. 1897 M. yılında bir tekke yaptırmıştır. Filhakika bu kapıdan girince solda gördüğümüz iki katlı çatı örtülü bina Vâhid çelebi’nin yaptırdığı tekkenin ayakta kalan parçasıdır. Sağda ATEŞBAZ’ın türbesi vardır. Sekiz yüzlü türbenin altı temamen muntazam ve kırmızımtırak kesme taş, mahrutî olan üst kısmı tuğla ile yapılmıştır.
Türbenin ve altındaki cenazelik, bodrum katının kapılan kuzeye açılır. Bu bodrum kaplımın kemeri yekpare taşdır. Burada Ateşbaz’ın merkadı görülür. Üstüne tuğla ile bir sanduka yapılmış ve Adi harçla sıvanmıştır. Bu katın kapışıma sağından ve solundan ikişer basamaklı taş merdivenle asıl türbenin kapısına çıkılır. Türbenin dört köşesinde PARSANA yolu üzerindeki KESİKBAŞ türbesininki gibi birer müselles halinde dışarıya taşan parçalan görünür. Türbenin mahruti kubbesi, eşleri gibi çok yüksek ve sivri değildir. Bu bakımdan Enteresan bir tiptir. Türbenin kıble tarafına tek bir pençeresi vardır. Bu pençerenin; dış tarafından üstüne yerleştirilen mermerde Selçuk sülüsüyle beş satırlık Arapça tarih bulunmaktadır.
Türbenin içinde kıble tarafında ve pençere önünde tahta bir sanduka ve baş ucunda yeşil sarıklı bir mevlevî sikkesi vardır. Tekkeyi evkafdan seneliği 35 liraya kiralayan Abdi çavuşun yardımile bu sandukayı yerinden oynattım ve kaldırdım. Saman yığınlarının altından Selçuk tarzında yapılmış sülün endamlı som mermer bir sanduka meydana çıktı. Sanduka, gerek işlenme tarzı ve gerek üstündeki yazıların nefaseti bakımından bir sanat şaheseridir. Her yüzüne üç satır halinde -kapı tarafında ki yüzünün üst tarafından besmele ile başlamak suretile- KÜRSÎ ÂYETİ yazılmıştır.
Atışbaz şöhretini taşıyan bu zatın adı Şams-ad-dln Yusuf babasınınkt İzzeddin‘dir.
Şams-ad-din Yusuf; Mavlana Celaleddini Rumi’nin muasırıdır. Mevlanadan on bir sene sonra ve II. Sultan Gıyns-üd-din Mas’ud zamanında Ölmüştür.
Bu Zatın mezarı ve türbe taşlarına kadar geçen «ATEŞBAZ» vasfının niçin verildiği hakkında şimdiye kadar elimize güvenilir bir vesika geçmedi. Ateş oyunları yaptığı veyahut matbahda meşgul olduğu için böyle vasıflan-dirildiği hakkında ağız rivayetleri vardır. Kendisi aslen Larendeli (Karamanlı) imiş, MavlAna Celâl-ed-din-i Rumî ve babası ile beraber KONYA’ya gelmiştir. MevlAna hizmetinde aşçılık yaptığı da rivayetler arasındadır. Türbe’ nin bahçesi eskiden çok mAmurdu. ANKARA‘da kuyud-ı hâkaniye arşivinde bulunan 256 numaralı Fâtih devrine ait KARAMAN İLİ defterinde (Sahi-fe 71 de) BEYŞEHRİ’nde bir ATEŞHAR MESCİDÎ’ne rastlayoruz. Şems-ed-din Yusuf ateş ile oynadığı gibi bu mescidin banisi de zahir ateşi yermiş.