Tekke; Beyhekim mahallesinde Bey hekim câmiinin batı tarafmdadır.. Şimale ve batıdaki bahçesine birer kapısı açılan tekke kara dam örtülü, üç oda ve geniş bir havlısı bulunan bir binadır. Sokak kapısından girince soldaki son oda kapalı bir türbe halindedir. İçinde tahta sandukalı bir erkek yatır vardır. Damın her tarafında ince Sille taşlarından geniş bir çelen dolaşır.
Tekkenin kapısı âdi tahtadan, söveleri alelâde taşdan yapılmıştır. Kapının üstünde çerçevesi kendisinden oyulmuş som mermerden uzun bir kitabe taşı vardır.
Kitabeye göre; Karamanoğlu Alâeddin bey zade Sultan Mehmed bu zâviyeyi 821 de 1418 M. yılında Kftzerunlu Ebu İshak İbrahim lbn-1 Şeh-riyar adına yaptırmıştır. Çok dikkat ve itina ile hazırlanan bu kitabe taşı; yaptıranın ünlü bir hükümdar oluşu tekkenin ilk yapısının kârgir ve belki de kubbeli olduğunu tahmin ettirmektedir.
Bir zelzele veyahut yangından sonra yenilenmiş olması çok muhtemeldir. Mahallenin yaşlılarından öğrendiğimize göre tekkeyi bir sarhoş derviş yakmıştır. Yüksek bir mimarî kıymeti bulunmayışı göz önünde tutularak yapı 500 liraya Niyazi isminde bir Halepliye satılmıştır. Halbuki tarihî yadı bulunan bu eserin saklanması lâzımdır.
Tekkenin KONYA vakıflar müdürlüğünde 4 numaralı defterin 66 ncı sahifesinde 819 yılı cümazelulasınm 10 ncu günü yapılmış Arapça bir vakfiyesi vardır.
Hacı Sinan, Hacı oğlu Ahmed ve Hacı Osman oğlu Yusuf’un şahadetlerile tanzim edilen vakfiyede vâkıf. Vakfiye âzadlılarından Balaban ağa ibn-i Abdullah’ın vekâleti ile tanzim edilmiştir. Vakfiyeye göre Mehmed bey halis malından yaptırdığı zâviyeye Hacı Ahmed zade Hacı Hasan’ı şeyh ve kardeşi Hacı Yusuf’u da mütevelli tayin etmiştir. Bu iki kardeşin çocukları ve çocuklarının çocukları da kendilerinden sonra bu tekkeye şeyh ve mütevelli olacaklardır. Eğer nesilleri «önerse şeyhlik ve mütevellilik Konya kadısının münasip gördüğü kimselere verilecektir.
Biri mütevelliye verilecek, kalanının yarısı zâviyenin şeyhi, Kâtibi, Nazırı ve tahsildarına, yarısı da zâviyeye gelip gidenlere harcanacaktır.
Eğer zâviye yıkılır ve bir daha yapılmazsa bütün geliri müsliman fakirlere dağıtılacaktır. Fâtih’in yaptırdığı 881 H. tarihli KARAMAN ÎLÎ tahririnde bu zâviye faaliyette ve Mahmud’un idaresinde idi. II. Bayezid’in 906 H. 1500 M. tarihli yazımında da Mahmud’un oğlu Celâl ile Pîri müştereken tasarruf ediyorlardı. Şeyh Haşan ve Hacı Yusuf’un evlâdından Celâl, Sinan, Ayşe, Humar, Nefise ve Piri isminde beş kişi vardı. Karamanoğlu İbrahim bey’in de tekkenin vaktiyeti hakkında bir mektubunu Fâtih’in tahrir memurları görmüşler.
ANKARA kuyud-i Hâkanîyye arşivinde 584 numarada kayıdlı bulunan ve 111. Murad zamanında 992 H. 1582 M. yılında yapılan Karaman eyaleti yazımında :
Bu kayıddan öğreniyoruz ki tekkeye Mehmed bey’den başka kardeşi Ali bey de bazı vakıflar tesis etmiştir. Ali bey’in vakfiyesi bize kadar gelmediği için neler vakfettiğini bilmiyoruz.
Mehmed Bey tekkenin vakfiyesini 819 tahririnde tanzim ve tescil ettirmiştir. Kitabeye göre Tekke 2 sene sonra tamamlanmıştır. I. Murad’m kızı Nefise Sultan’dan doğan Mehmed Bey; 818 H. 1415 M. de Osmanlılara esir olup bırakıldıktan bir sene sonra bu vakfiyeyi yaptırmış ve Mısır sultanlarından Sultan-el-Müeyyed Şeyh’in himayesini kabul ederek onun adına jikke bastıktan ve hutbe okuttuktan bir sene sora da tekkeyi ikmal ettirmiş ve ertesi sene de Mısırlılara esir düşmüştür.
Tekkenin içinde gömülü bulunan zatın tekkenin şeyhi Hacı Haşan olduğu söyleniyor. Tekkenin kapısının solunda da bir kaç yatır vardır. Şimdi onlar kaldırılmıştır. Kapının önünde akant yapraklı bir sütun başlığı ile Sille taşından bir sütun ve daha başka dört sütun başlığı gördüm. Bunlar da tekkenin eskiden kârgir yapı olduğunu gösteren alâmetlerdir.
Adına tekke yapılan zat; ÎRAN’m Kâzerûn şehrinden büyük bir müte-savvif ve âlimdir. KONYA müzesi kütüphanesine B. 4./35 numarada kayıdlı — Tezkiret-ül-murşid Ebu îshak
İbrahim ibn-i Şehriyar-i Kâzerûnî adlı kırk bab üzerine tertip edilen kitabda şöhreti o günkü islâm âlemini tutan bu büyük adam hakkmda çok geniş malumat vardır.
Bu eserde sahife (276) kendisinin ağzından dinlenen hikâyeler ve şiir» ler de tespit edilmiştir. Bu kitaba göre şeyhin adı İbrahim, künyesi Ebuishak, babasının adı da Şehriyar’dır. Şehriyar’m babası (Zazen Ferruh), dedesinin adı Hurşid’dir. Zazen Ferruh ile Hurşid GHBR (mecusî ve gayr-i müslim) olarak ölmüşlerdir. Şehriyar islâmiyeti kabul ettikten sonra üç oğlan iki kız çocuğu olmuştur. Oğlandan birincisinin adı Mehmed’dir. Bu hafız olmuş ve HİCAZ’dan dönerken ölmüştür. îkincisininki Ebuishak İbra-bim’dir. Üçüncüsününki Hasan’dır ki bu da KÂZERÜN’da ölmüştür. Kızlarının adları Meygiin ve Hatice’dir. Her ikisi de bir anadan doğmuşlardır. Bir rivayete göre Hatice başka bir anadandır (1). Ebuishak; KÂZERÛN’da 352 yılı ramazanın 15 nci pazartesi günü (M. 963) (Haşan İbn-i Şer i yar evi şöhretini taşıyan bir evde Mehdi Kızı Banûye’den doğmuş ve 426 yılı zilkadesinin 8 nci pazar günü 72 ve bir rivayete göre 73 yaşlarında ölmüştür. Ebuishak İbrahim’in anası KÂZERÛN’un Aşağı EHRİNCAN ve babası Yukarı EHRİNCAN köyünden idiler. Anası müsliman bir ailenin kızı idi. Anasının anlattığına göre Ebuishak karnında altı aylık iken konuşur ve zikredermiş.
KÂZERÜN; İRAN’da ŞİRAZ’a iki günlük mesafede büyük bir şehirdir. lbn-i Batuta Ebuishak’ın kabrini ve tekkesini ziyaret etmiştir. Buraya gelenler burada üç gün müsafir olmadan ve şeyhine arzularını bildirmeden gidemezlermiş. Misafirlere et. Buğday ve yağ ile pişirilen ve yufka ile yenen keşkek ikram ederlermiş, tekkede ikiyüz kadar fakir harınınmış, Ebu-ishak’m ÇİN ve HİNDİSTAN’da büyük şöhreti vardır. Çin denizinde sey-yahat edenler fırtmadan ve korsanlardan kurtulmaları için Ebuishak’ın Kabrine adaklar yaparlarmış, bu adaklar yazı ile yapılırmış, HİND’den ve ÇİN den bir gemi gelsinde bunun içinde tekke için adanmış binlerce altun getirmesin olmazmış. Tekkenin şeyhi fakirlerin ellerine kendi gümüş mührü ile ve kırmızı mürekkeple mühürlenmiş açık vesikalar verirmiş. Bu vesikalarda adakcıların bunun hamiline para verecekleri yazılı imiş. Fakir; bir adakcıyı bulunca bu vesikayı gösterir ve arkasından da makbuzu yazarmış. Hind Hükümdarlarından biri Ebuishak’a Onbin altun adamıştı. Bir fakir hindistana kadar giderek bu adağı almıştır. KÂZERÛN’un ŞİRAZ ile BAHREYİN arasında büyük bir şehir olduğunu ve buraya Arap olmıyan-larm (DİMYATI) denildiğini, burada iyi bir keten dokunduğunu, şehirde büyük saraylar, köşkler, bostanlar, hurmalıklar ve büyük simsarhaneler (Borsalar) bulunduğunu, ŞİRAZ’la arası 10 dönüm bulunduğunu yazıyor.
Istahri’de KÂZERÛN’un SABUR ülkesinin en büyük şehri olduğunu burada IRAK’da ve KİRMAN’da bile yetişmiyen (CEYLAN) adlı hurmalar yetiştiğini söylüyor.
Ebu İshak; KUR’AN’I KERÎM’i iki kişiden okumuştur. Birisi BAS-RA’lı Ebi Temam diğeri de ŞAM’lı Ebâ Ali İshak Ibn-i Muhammed’dir. Ebu Ali’nin Kâzerûnî valilerinden SERVEK CÂMİt’nde bir mektebi vardı.
KÂZERÛN’da iyi bir tahsil görmüş, tasavvufta Firuzâbâd Ebu Ali lbn-i Hasan’a intisap ederek yetişmiş, bal alacak arı gibi büyük adamlar aramış ŞİRAZ*da, BASRAMa, MEKKE ve MEDÎNEMe Eshab’l Hadis’ten büyük adamların şöhretine koşmuş ve onlardan bir çok hadis rivayet etmiştir.
Ebu İshak; H. 370 M. 980 yılında bir mescid yaptırmak istemişti. Gebrler (Kâfirler) mâni olmuşlar ve kendisine okla tecavüz etmişlerdi. Ebu Ishak’ın KÂZERÛN’da bir hankahı vardı. Bir çok kimseleri irşad ve 24000 kişiyi müsliman etmişti.
Vefatmdan dört ay evvel (Şehr-i Köhne) ye bir cenaze namazı kılmağa gitmişti. Döndüğü zaman hastalandı. Hastalığı dört ay sürdü. Vefatmdan evvel müsliman ettiği adamların isimlerini yazdığı sahifelerle beraber kendisine atılan okun da beraber gömülmesini vasiyet etmişti. 426 Hicret yılı İZilkadesinin sekizinci pazar günü 72, bir rivayete göre 73 yaşlarında vefat Jetti. Cemaat çok olduğu için cenaze namazı nöbetle kılınmıştı. Şeyhin halifelerinden Ebu Bekir Mehmed Ibn-i Abdülkerim Ibn-i Ali Saad lbn-i Ebu İshak SİYER VE MENAKIBI hakkında arapça bir kitap yazmıştır.
Mahmud Ibn-i Osman Hanî; Ebu İshak hakkında FİRDEVS-ÜL-MÜRŞİ-DİYYE Fi ESRAR-ÎSSAMEDANÎYYE adlı kırk bablı bir kitap yazmış ve bu eser bazı ilâve ve tadillerle Şevkî şöhretli Mehmed ibn-i Ahmed tarafından dilimize çevrilmiştir.
Bunun SÜLEYMANÎYYE (Esad efendi kütüphanesi ) nde 2429 numarada iyi bir nüshası vardır. 106 yapraktır. Bunu 961 H. 1553 M. yılında İmam ve Hatiplerden Nasrullah Ibn-i Mehmed kopye etmişti. FİRDEVS-ÜL-MÜRŞİDİYYE FÎ ESRAR-ÎS-İAMEDANİYYE’nin (Ayasofya kütüphanesi) nde 2453 ve 2454 numaralarda, (Konya Müzesi kütüphanesi) nde ve daha bazı kütüphanelerde yazma nüshaları vardır.
Ebu Is hak; tafsilatlı Menakıbnamesi bize kadar gelen, Tanrı yolunda Cihadın Farz olduğunu bilerek tlây-i kelimetillah için büyük gayretler sarf «den BİR İSLÂM LÎDERÎ’dir. Islâmın sosyal adaletinin tesisinde, müsli-manların kardeş olduğunun bütün müminlerce bilinmesinde büyük gayretler sarfetmişti. İslâm Milletleri arasında sosyal ve İktisadî bir dayanışma olmamdır. Onun bu fikri daha kendi sağlığında adma nisbet edilen bir yol – Tarikat olmuştur. İSHAKİYYE-KÂZERÛNÎYYE tarikatı; kendi hayatta iken Islâm -dünyasında 65 kadar hankah, zâviye kurmuştur.
Onun müridleri bir Ordu disiplini içinde ÎRAN’da ve mücavir memleketlerde gaza ve cihad için çalışmışlardır. Onun dâileri (Porupagandacıları) HİND’e ve ÇlN’e ve diğer îslâm memleketlerine kadar gitmişler, mürşid-lerinin maksat ve gayelerini yaymışlar, tarikatlarına müridler sağlamışlardır.
Bunlara (Gazi) derlerdi. İslâm bayrağını geniş küfür ülkelerine götürmek için tabi ve alemleriyle savaşlara iştirâk ederlerdi. Bu imanlı, azimli ve enerjik tarikat îslâm dünyasmda geniş inkişaf sahası bulmuştur.
Anadolu beyliklerinin topraklarında Kâzerûnî Mürşid adına zâviycler, 3ıankahlar kurulmuştur. Biz bugünkü siyasî sınırlarımız içinde bir çok Ebu lshak Kâzerûnî ZÂVİYESt tesbit ettik. KONYAMakinden başka ERZU-HUM’da, BURSA’da, EDİRNE’de MALAZGÎRT’in KOZLUBABA köyünde hankahları vardır. Biz KONYA’dakinden başka BURSA ve ERZURUM-dakilerini yerlerinde inceledik, kitabelerini aldık. Vakfiyelerini, arşiv vesikalarını bulduk. ERZURUM adlı kitabımızda bunlar hakkında geniş malûmat Terdik.
Evliya Çelebi; Ebu Ishak’ın ERZURUM’daki hankahmda gömülü bulunduğunu söylerken hata etmiştir.
Ondan sonraki tarihçiler bu hatayı geniş muhite yaymışlardır. ERZU-RUM’daki tekke kalenin burçlarından birisinin içinde kurulmuş bir zâviye–dir. Evliya Çelebi; Ebu Ishak’ın BURSA’ya ve EDİRNE’ye geldiğini de söylemek suretiyle katmerli bir hata işlemiştir. Buralara gelen mürşid Ebu lshak değil onun tesis ettiği GAZA’cı ve CİHAD’cı tarikatidir.
BURSA’da kendi adını taşıyan EBU İSHAK mahallesindeki sokakta bir EBU İSHAK CÂMİt ve zâviyesi vardır. Biz 1946 yılında burasını tetkik «derken bu mâmure harap bir halde idi. Kapısının üstündeki arapca iki satırlık kitabesinden öğrendiğimize göre bu zâviyeyi ilk defa Yıldırım Bayezid yaptırmış, 884 H. 1479 M. yılında Ebu İshak’ın eshabından ve yakınlarından Muin-ül-karşî’nin gayreti ile Fâtih Sultan Mehmed tarafından bu zft-viye yenilenmiştir. YILDIRIM BAYEZİD HANKAHI 802 H. 1399 M.
yılında kurulmuştur. İSTANBUL’da ( Bayezid tnkilâp Kütüphanesi ) nde Muallim Cevdet kitapları arasında Yıldırım Bayezid’in 804 yılı Ramazanının; ortalarında tanzim edilmiş arapca bir vakfiyesi vardır. 25,8 X 310 santim ebadındaki vakfiyenin metni 65 satırdır.
Yıldırım Bayezid; Karamanoğlu Mehmed bey’den 19 yıl önce Osmanlt beyliğinde ÎSHAKÎ ZÂVİYESİ’ni kurmuştu. EDİRNE’deki EBU ÎSHAK ZÂVİYESİ çifte şerefeli Câmiin yol aşırı kıble tarafında idi. Evliya Çelebi derki :
« Tekke-i Ebu îshak-ı Kâzerûnî. Cümle fukarası tshakîlerdirki silsileleri Nakşibendi Hocagâne müntehidir.»
KOZLU BABA’daki zâviyenin bu günkü durumunu tetkik edemedik. Memleketin umumî tarihî çoğrafyası yazıldığı zaman yurdun başka yerlerinde: de ÎSHAKÎ ZAVİYELERİN bulunduğunun meydana çıkaçağını sanıyoruz..