Câmij ÇİFTEMERDÎVEN MAHALLESİ’nde Kız muallim mektebi caddesindedir. ( 10 ) kapı numarasını taşır. 26 sene evvel yapılmıştır. Sağ köşesinde ahşap bir minâresi vardır. Kadı İzz-ed-din’in yaptırdığı mescid ve medrese harap olduğu için yeni câmi yapılmak üzere temelleri kazılırken tam mihrabın altında bir çömlek eski para bulunmuştur. Bu paradan 180 kadarının bir müzeye gönderildiğini söylediler. Ben de mabedin devamlı cemaatlarından birisinin elinde bunlardan ikisini gördüm.
Kazı devam ederken daha başka şeylerin çıkması ihtimali gözönünde tutularak burada bir polis bekletilmiştir. Mâbedin avlu kapısından girince solda türbe vardır. Türbe âdî kara örtülü kerpiç yapıdır.
Türbe eskiden SEYF-ED-DÎN KARASUNGUR TÜRBESİ gibi Ehramı kubbeli idi.
Şimdiki âdi binanın altında; içinde üç yatırı bulunan bodrum katı hâlâ durmaktadır. Bu katın kapısı eskiden GAZAROS’un evi tarafına açılırdı. Şimdi kapatılmıştır. Ortada tuğla ile yapılmış bir sanduka vardır. Sıvaların altını tetkik ettim. Sandukanın şurasında burasında kıymeti takdir edilrniye-rek âdi taş ve tuğla gibi kullanılmış çok kıymetli ve büyük çini parçaları buldum. Bunlar KARAARSLAN TÜRBESİ sandukasının çinilerine çok benzerlerdi. Sandukanın üstünde ve pençere içinde muhteşem bir takın veyahut iyvanm istelaktitlerinden sökülmüş oldukları anlaşılan erkekli dişili parçalar gördüm.
İstalaktit yapraklarının içine mavi mozayıklarla altışar şualı yıldızlar konmuştur. Buradaki enkaz kaldırılır ve araştırılırsa müzelik pek çok kıymetli parçaların çıkacağını tahmin ediyoruz.
58 Sene kadar evvel burada Kadı İzzeddîn’e ait kıymetli bir tahta
sanduka varmış. Bunun 45 sene kadar evvel aşırıldığını KONYA‘da çıkan
TÜRK SÖZÜ MECMUASI’nın 30 sayılı nüshasındaki bir yazıdan öğreniyoruz.
Kadı Izz-ed-din’in karısının ve oğlunun da burada gömülü oldukları rivayet edilmektedir. Belki bu taş onlara aittir.
881 H. 1476 M. yılında Fâtih adına KONYA evkafını yazan Mevlâna Muslih-id-din ve Kasım; KADI IZZ-ED-DÎN CÂMÎ ve MEDRESESİNİ şöyle tesbit ediyorlar : «Vakf-ı câmi-i ve medrese-i Kadı îzz-ed-edin dernefs-i Konya. Hatib-i Câmi Mevlâna Safiy-üd-din bihükmi Şerif ve müderris-i medrese Mevlâna Abdi.Hisse-i medrese mensuh olup câmi’e ilhak olundu.»
Bu kayıt bize Fâtih zamanında medresenin yıkılmış olduğu için hissesinin camie verildiğini göstermektedir.
Bu tahrir heyeti, mütevellinin elinde Karamanoğlu İbrahim bey tarafından KOÇHİSAR ve KESTEL karyelerinin câmiin vakfı olduğu hakkında verilmiş bir de hüküm görmüştür.
KONYA ovasındaki Yarık taş çiftliği ile Hocacihanda Tavşan Ahmed, FLOROS havlısında Ulu kilise ve Manavgat ve Karahöyükte Naklbent Uslu bağları bu mâmurenin evkafı arasındadır.
Musalladaki meydana muttasıl bir tarla ile, Hoca beyi bağı ve Ahmed Dolabı yanlarındaki tarlalarda ayrıca medreseye vakfedilmiştir.
II. Bayezid’in tahrir heyeti medrese hakkında bizi daha iyi aydınlatıyor. Medrese yıkıldığı için hissesinin câmiye verildiğini ve o vakit câmi hatibi ire mütevellisi olan Mevlâna Hüsam-ed-dirTin Kadı îzz-ed-din’in torunlarından olduğunu açıkça yazıyor. III. Murad’ın tahrir defterinde bu mâmure hakkında şu kıymetli malûmatı buluyoruz :Konya vakıflar müdürlüğünde bulunan bir numaralı defterin 33 ncü sahifesinde çok fena bir yazı ile kaydedilmiş 652 yılı Recebinin başında ya-yapılmış Kadı İzz-ed-din’e ait Arapça bir vakfiye vardır. Vâkıf II. Keykâvus, IV. Kılıç-arslan ve II, Kcykubad’ın müşterek saltanat sürenlerden II. Key-kâvusMur Vakfiyede adı ihtiramkâr evsafla geçmektedir.
II. Keykâvus bu vakfiyesiyle SAÎDELÎ nahiyesine bağlı KESTEL’le KOÇMAR köylerini KADI ÎZZ-ED-DÎN CÂMÎÎ’ne vakfetmektedir. Vakfiyede medreseden hiç bahsedilmemiştir.
III. Muradın Tahrir heyeti bu mâmureye ait yalnız 644 H. 1246 M. tarihli bir vakfiye görmüşler. Halbuki tetkik ettiğimiz vakfiye bundan sekiz sene sonra yapılmıştır. Şu halde Kadı İZZ-ed-din; CÂMÎ ve MEDRESESÍ-ni daha evvel tesis ve vakfetmişken sonra Keykâvus bu camiye iki köy vakfetmiştir. Tetkik ettiğimiz vakfiyede diğer gelirlerin bulunmamış olması da bizim bu iddiamızı teyit eder.
KONYA MECMUASIN’DA 7 sayılı nüshasının 449 ncu sahifesinde ( Kadı îzz-ed-din’in câmi vakfiyesi) başlığı altında ve Arapcadan çevrildiği tasrih edilen yazıdaki; vakfiyenin tercümesi değil bir hülâsasıdır. Mütercim burada Kadı İzz-ed-din’i de vâkıf gibi göstermek hatasına düşmüştür.
İSTANBUL Başvekâlet arşivinde bulunan 63 numaralı defterde Konya
ve mülhakatının köyleri tesbit edilirken Saideline bağlı Koçmar köyünün
reaya öşrünün tamamı ve piyadegân öşrünün yarısının Kadı İzz-ed-din câmiinin vakfı olduğu kayıt edilmiştir.
KONYA vakıflar müdürlüğündeki defterde bu mâmureye ait tedavül kayıtları da vardır.
H. 1148 yıllarında Kadı İzz-ed-dirTin torunlarından Seyyid Mehmed* Seyyid Süleyman, Seyyid Eyüp ve Seyyid Mustafa müştereken bu mâmure-nin mütevellisi idiler. Yine burada Konya’da Araplar yanında CÎNGAN YÜĞÜ ve yüğün yanındaki Yarıktaş çiftliklerinin bu câmiye vakfedildiği ve bunların senelik gelirlerinin 11867 akçe olduğu görülmektedir. Kadı İZZ-ed-din; Selçuk devletinin çökmesini ve çözülmesini önlemek ve şarktan gelen Moğol tazyikini durdurmak, yurda tam istiklâl kazandırmak için elinden gelen her şeyi yapan büyük bir devlet adamıdır.
Moğol düşmanlığı ile tanınmıştır. Bu yüzden bir defa vezirlikten uzaklaştırılmıştı. Izz-etl’din’in; Keykâvus üzerinde büyük bir tesiri vardı. Hükümdar kendisinden çekinir ve ona çok hürmet ederdi. Kadı İZZ-ed-din padişahın ahlâkını bozmak istiyenlerden Seyf-ed-din Türkeri gibi adamlar üzerinde kuvvetli nüfuzunu kullanmıştır. Moğol Hanlarından gelen elçileri sultanla görüştürmemek ve sultanı onların uyuşturucu ve yumuşatıcı tesirlerine kaptırmamak için her şeyi yapmıştı. Sultanın moğollarm yaldızlı tekliflerine kapılarak yurdun istiklâlini tehlikeye düşürmesinden korkardı.
Kadı Izz-ed-din; İzz-ed-din Keykâyus ile ikinci defa ihtilâfa düştükleri zaman hâzinenin bütün altunlarını dökerek hazırladığı bir ordu ile Rükn-ed-din5i mağlup ve BURGULU KALESÎ’ne hapsetti. Sahib Kadı îzz-ed-din vezirlik makamına oturduğu ve memleket idaresinin dizginlerini eline aldığı bir zamanda Bayçu’nın elçileri sık sık Selçuk payitahtına akın ediyorlardı. Onları baştan savmak için devlet hâzinesinden büyük fedakârlıklar yapılıyordu. Kadı izz-ed-din; Karatayi gibi büyük adamlarında fikirlerini aldıktan sonra bunlara yüz vermemeye başladı. Bu akını önlemek için KAAN’dan bir YARLIĞ istemeğe karar verdi. Ve moğol akınlarını da durdurmaya muvaffak oldu. Artık yurt rahat bir nefes almaya, yaralarını sarmaya başladı. Bu ara Ağaceri eşkiyası türedi Kadı İzz-ed-din; Yavtaş kumandasındaki askerlerle bunu bastırdı. Bu sırada büyük arkadaşı Celâl-ed-din Karatayi’yi kaybetmişti. Sonra ansızın Bayçu Nuyin; şarktan kara bir ölüm bulutu gibi belirdi.
Çekirge gibi askerleriyle yürüyordu. Kadı İZZ-ed-din bunlarla çarpışmıya karar verdi. Onları AKSARAY taraflarında ALAÎ HAN’ı taraf larında silâhla karşıladı. Türk safında bozguncular, mogollar tarafından gönülleri avlanmış adamlar vardı. Bunlar hükümdara bile nüfuz etmişlerdi. Sahib-i azam Kadı İZZ-ed-dİn yorgundu. Ayaklarından muztarıptı. Buna rağmen dağlar gibi sebat gösterdi. Elinde keskin bir nacak ile moğolları geberte geberte kendisi de hayata gözlerini kapadı.
O siyaseti ile, dehası ile memleketi iç ve dış düşmana karşı tutuyordu.
ölümünden sonra İzz-ed-din Keykâvus da yerini Rükn-ed-din Kılıç-arslan’a bıraktı.
Ibn-İ Bibi; Kadı Izz-ed-din’in 654 yılı Ramazanının 20 nci gününde öldüğünü yazar (1).
Müneccim başı da bu tarihi kabul eder (2).
(1) lbn-i Bibî tercemesi. sahife 259.
(2) Müneccim başı Anadolu Selçukîleri tercümesi sahife 26.