Bu Mescid; BEYHEKİM MESCİDİ’nin batısında, bu mescidle Çeşme kapı arasında Zindankale önünde idi. Mescidi ve yanındaki hamam harabelerini hatırlayanlar pek çoktur. Kapdurğa = ve kapturğa şeklinde yazılan bu mahallenin adı üzerinde durduk. Bu kelimenin Türkçe kapçurga kelimesinden bir harf değiştirilmek suretiyle yapıldığı neticesine vardık. (LÜĞATI ÇAĞATAY) a göre bu kelime (Polat ile timuru karıştırarak ve eriterek bununla kılıç, bıçak ve hançer yapmak) mânasınadır.
Demek ki eskiden bu mahallede Selçukluların ve Karam anoğul İarenin birer kılıçhaneleri vardı. Fâtih İSTANBUL’U aldığı zaman GALATA ile TOPHANE arasında bir KILIÇHANE bulmuş, bunu genişleterek daha verimli bir hale sokmuştu. Burada meşhur DİMEŞKÎ KILIÇLARI bile yapılırdı. Sonra bu kılıçhane SULTAN AHMED’e, Şimdi Sanatlar okulunun bulunduğu yere nakledilmiştir. İşte KONYA’nın KILIÇHANESİ de burada idi.
DARPHANE’nin burada olduğunu resmî kayıdlardan öğreniyoruz. Fâtih ve II. Bayezid adına KONYA evkafı tahririni yapan hey’etler bu mescidi şöyle tavsif ediyorlar Emir Musa oğlu da bu mescide cüz okumak için bazı vakıflar tesis etmişti.
Defterde mescidin evkafı şöyle zabtedilmiştir :
Zemin bağ f dükkân der nezd-i mescid, zemin-i hane mescid ile Darphaneye muttasıl, Zemin-i dekâkin mescidden Devlethan hamamına varınca ve Başmakçı Ahmed elinde (Havlu*divarı) mühavvita yeri ve Darphane önündeki şerbetçi dükkânı.)
Bu mahallede KILIÇHANE‘den başka bir de DARPHANE vardı. Belkide DARPHANE’de maden dökümü yapıldığı için semt böyle adlandırılmıştı. III. Murad’ın KONYA tahrir defterinde de bu mescidi aynı adla buluyoruz. Bu vesikalar bize mescidin asıl bânisini vermiyorlar. Biz bu mescidin 613 yılında KonyalI Mesud zade tarafından KONYA SURUNUN ÇEŞME KAPISI önüne yapıldığını tahmin ediyoruz. Kitabesi de şimdi KAPI ÇEŞMESİ üzerindedir.
Sadr-ed-din-i Konevî’nin KONYA’ya geldiği zaman ilk defa bu mescidde imamlık yapmış olduğunu zan ediyoruz. Osmanlılar zamanında Zindankalenin Hapishane olmadan evvel Darphane olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Selçuklular zamanında Darphanenin; Alâeddin köşkü ile Alâeddin câmii arasındaki sahada bulunduğu söylenmektedir. KONYA VALİSİ Sürurî paşa’nın zamanında ALÂEDDİN CÂMİİ tamir edilirken köşk’ün eteğinde de kazı yapılmıştı. Burada İNCE MİNÂRE’ye doğru uzanan tonoz örtülü geniş iki delhiz çıkmıştı. Bunu bir çok kimseler görmüşler ve içine de girmişlerdi. . Darphanenin bir kubbesi Alâeddin câmii şimal kapısı önünde yakın zamanlara kadar ayakta durduğunu hatırlayan KONYA’lılar da vardır.
Hükümet merkezlerindeki Darphanelerin sarayların içinde ve civarında bulunduğu hakkında bir çok tarihî müeyyideler vardır. Elde edilen bazı vesikalarda İSTANBUL’da TOPKAPI SARAYI içinde de bir Darphane vardı. Hâlâ Darphane yeni sarayın suru içinde, Ayairini kilisesinin yanındadır. KAPI ÇEŞMESİ’nin üzerinde bulunan kitabede asıl bânisinin ismi maalesef kısmen bozulduğundan tam olarak okuyamadığımız için mâbede (Konyalı Mesud zade mescidi) adını veriyoruz. Bu Zeyn-ed-din Mehmed’in Mes’ud adında bir Oğlu vardı. Kadı idi, icazetnamede onun adım da görüyoruz. Bu aileden daha bir çok kıymetli âlimler yetişmiştir.