KONYA’nm güney batısında kendi adını verdiği yörede, SÖYLEMEZ TEKKESİ’nin önünden giden yolun sağındadır. Şimdi Haydar kızı Fatma-nm vârislerinde bulunan bir evin içindedir. Türbe Kerpiç yapı ve kara dam örtülüdür. Sokağa olan pençeresinin üstünde eski mimarî bir eserden getirildiği anlaşılan oymalı bir firiz görülür. Türbenin içinde yere tesbit edilmiş ve yeşile boyanmış uzun bir tahta sanduka vardır. Üstüne yeşil bir çuha örtülmüş, baş ucuna beyaz dilimli ve yeşil sarıklı bir serpoş geçirilmiştir. Türbenin içinde ve dışında ölünün hüviyetini, ölüm tarihini gösteren hiç bir kitabe yoktur. Yalnız ayak ucunda üstüne nezircilerin tuz koydukları kısa bir sütun parçası gördüm. Sanduka döşemeye adamakıllı çakıldığı ve tesbit edildiği için altında Ateşbaz Veli’ninki gibi kitabeli bir mermer sandukanın bulunup bulunmadığını anlamak mümkün olmadı.
Sokakda pençeresinin önünde selçuk devrine ait olduğu yapılış tarzından ve yazı hususiyetinden anlaşılan yarım bir mezar taşı vardır. Bu taş türbenin karşısındaki derenin kenarında imiş, bu gibi taşlara musallat olanlardan birisi yazılarını taraklamış, kaçırmak üzere iken de buna muvaffak olamamıştır. Sol tarafında ölünün ismini ve hüviyetini gösteren satırlar temamen kazınmıştır. Sağ tarafındaki iki satırdan birincisinde ; Fâtih devrinde KARAMAN ÎLÎ vakıflarını tesbit eden hey’et 881 H. 1476 M. yılında burasını «Sultan Pirebî» zâviyesi şeklinde adlandırıyorlardı. Karamanoğlu İbrahim Bey’in Abdal Hacı adına bir mukarrername verdiği ve Derviş Mürsel’in de tahrir zamanında mütevelli bulunduğunu kaydediyorlar. Ruzbe, Has ırmak yanlarındaki iki zemin de gelirleri arasında görülmektedir. II. Bayezid’in defterinde (Vakf’ı zâviye-i sultan Pir Ebî derzâhir-i Konya) şeklinde tesbit edilmiştir. O vakit zâviyenin tasarrufu Şeh zadenin be-raetile Derviş Veysi’ye verildiği de yazılmaktadır. Zâviyenin o vakitki gelirleri şunlardır : Tarhalda bir bağ, Ayvacı bahçesi, Şehirde Zâviye yanında, ve Has ırmakta zeminler. III. Murad’ın KONYA defterinde (Zâviye-i Şeyhpir EM) şeklinde göster ilmiş tir(l). Bizim tahminimize göre Pir Ebî türbesi; Hoca Fakıh, Mursaman türbeleri gibi kubbeli, kârgir yapı idi. Civarındaki mimin döküntüler bize bunu söylüyorlar. Sonra yıkılmış ve bu günkü kerpiç bina yapılmıştır.
Ufak bir kazı yapılırsa belki de türbenin altında cenazelik, bodrum kat bulunacaktır. Burada yatanın bir Selçuk prensi mi, bir Selçuk âlimi, devlet adamı mı veyahut Hoca Fakıh gibi bir şeyh mi? bunu kat’iyetle tesbit edemiyoruz.
Ağız haberlerine göre Pir Ebî; 618 H. 1221 M. yılında ölen Hocafaklh’m müridlerinden ve talebesinden imiş. Hoca Nasreddin ile Hoca Cihan da samimi arkadaşlarından imişler. Bir gün hocalarının kuzusunu kesip yemişler. Hocaları da bunlara inkisar etmiş :
Nasreddin’e :
— Sen dünyalar durdukça âleme gülünç ol,
Pirebî’ye :
— Senin de daima kemiklerin kaynasın.
Hoca cihan’a da :
— Çocuklar seni mezarında rahatsız etsinler..! demiş. Bu ağız haberinde hakikat var mıdır. ? Yoksa bir yakıştırma mıdır ? Bu hususda kesin bir şey söyleyemeyiz. Halk, eskiden Pir Ebî’nin smangan bir ermiş olduğuna inanırlar, sıtmalılar; türbesine gider, oradaki kazanlarda kaynıyan suların içine iri kemikler atarak bunu dökünürler ve sıtmalarını bırakırlarmış. Hoca FakitTın; kemiklerinin kıyamete kadar kaynaması hakkmdaki inkisari de böy-lece tahakkuk edermiş.
KONYA vakıflar müdürlüğünde bulunan 4 numaralı 161. 162 sahifele-rinde PİR EBÎ ZÂVİYE’sine ait iki türkçe vakfiye vardır. Birincisi 1296 yılı cümadeluhrasıntn 28 nci günü Konya kadı vekili Seyid Mehmed Emin tarafından tanzim edilmiştir. Konyanın Baba Sultan mahallesi ahalisinden Mehmed zait (Lârende kapısı haricinde vaki Pir Ebî hazretleri zâviyesine) 6000 kuruş vakıf etmektedir. İkinci vakfiyede aynı gün ve aynı tarihte tanzim edilmiştir. Bununla Konyanm Kuzgunkavak mahallesinde oturan Hacı İbrahim îbn-i Hacı Mehmed zftviyeye 2000 kuruş vakfetmektedir.