Sahip Ata mâmuresi; Alâeddin tepesinin güneyinde, kendi adını verdiği mahallededir. Hankahm kapısı doğuya açılır, önüne iki tahta sütunun tuttuğu bir saçak yapılmıştır. Yeni olmakla beraber sütunların tahtadan istelaktitli başlıkları tetkike değer, bu çeşit tahta istelaktitli sütun başlıkla* rının daha eski vç daha mükemmellerini ALTUN ÇEŞME MESCİDİ’nin son cemaat yerinde görürüz. « Antrenin=portalin » eni 5.90, derinliği 1.20 metredir. Asıl kapının eni 1.70 yüksekliği iki metredir, antire-nin cephesini beş sıra halinde hendesi kabarmalar süsler. Büyük kemeri tutan gömme sütun-cukların yüzlerindeki kabartmalar yapraklı başlıkları kapının umum! durumuna yüksek ve çekiçi bir ahenk veriyor. Kapı;
Kiçi Muhsinenin yumuşak taşından yapılmıştır. Bu taş çok hafif ve ocağından çıktığı zaman çok yumuşak olduğu için hem nakli ve hem de işlemesi çok kolaydır. Yağmuru ve suyu gördükten sonra sertleşir. Sahip Ata’nm LÂRENDE MESCİDÎnin, İNCE MİNARE’nin ve Sahib Ata Hankahı Kapısı MEDRESESÎ nın, yıkılan NA- (Şimdi kapının önü yıkılmıştır.)
LÎNCt MESCtDİ’nin kapıları, AKÇA GİZLENMEZ MESCİDİ’nin hem kapısı ve hem de mihrabı bu taşdan yapılmıştır. ORUZLU HAN’m civarında da ocağı bulunduğu yeni meydana çıkmıştır. Kapının yer tarafına gelen süslü kısımları erimiş ve dökülmüş olduğu için son zamanlarda bunlar sökülerek yerlerine yenileri konulmuştur.
Kapısının üstündeki mermerde Selçuk sülüsü ile şu dokuz satırlık Arapça kitabe okunur.
Kitabe dilimize şöyle çevrilebilir : (Tanrı bana yetişir, bu mübarek hankah emirülmüminin burhanı, âlemde Tanrının gölgesi fetih babası Gıyas-üd*dünya ve-d-din Keyhüsrev ibn-i Kılıç-Arslanın hükümdarlığı zamanında – Allah milkini mühalled ve devletini müebbed etsin – Lâtif Tanrının rahmetine muhtaç zaif kulu Hacı Ebu Bekir zade Hüseyinin oğlu Ali 668 yılı aylarında Allahın salih kullarına menzil ve suffa ehli müt-teki kullarına mesken olmak için bina ve inşa etmiştir. Allah kabul etsin.)
Clemant Huart bu kitabeyi Epıgraphıe Arabe Dasıe Meneure adlı eserinde bir çok yanlışlarla ve noksanlarla okumuştur. Kapıdan 9,60 metre uzunluğunda ve 3.40 metre eninde bir dehlize girilir. Dehlizin üstünü iki tarafları beşik örtüsü ve ortası sekiz yüzlü enteresan bir sakif örter, sağında sonradan açılan bir kapı, solunda da bir penceresi vardır.
İç kapısından büyük bir kubbenin örttüğü hankahın salınma girilir. Kubbenin üstünde KARATAYI MEDRESESÎ’nin ve ÎNCE MÎNÂRE’nin ki gibi sekiz pencereli bir ışıklık vardır. Mor, açık mavi ve sarımtırak tuğlaların muhtelif şekillerde kullanılmasiyle kubbenin içine çok cazip bir durum temin edilmiştir. Kubbenin kasnağında mütemadiyen tekerrür eden kûfî yazılar kubbenin ahenkini tamamlamaktadır. Kasnağın bir kaç yerinden çatlar dığı görülmektedir.
Kubbe askılarının altlarına rastlıyan dört köşede 1.20 metre eninde ve 1.60 metre yüksekliğinde kemerli birer kapı vardır. Bunlardan yalnız doğu kuzeyden türbe dehlizine açılan kapı şimdi faaldir. Diğerlerinin hepsi örülmek suretile kapatılmıştır. Bu kapılardan hankahm şimdi yok olan üç odasına geçilirdi. Kapıların üstlerinde hendesenin en zor şekillerinden yapılmış çok kıymetli kesme çini şebekeler vardı. Bunların hepisi de çalınmış veyahut kırılmıştır. Kuzey batıdaki pencerenin üstünde bunların kalıntılarına raslanır. Şimdi bu çini şebekelerin yerlerine tahtadan taklidleri geçirilmiştir. Pencerelerin kemer üstlerini de kıymetli çiniler süslemektedir.
Kubbenin etrafında dört oda, üç sofa ve bir de antre dehlizi toplanmıştır. Sofaların derinlikleri ve enleri muhteliftir. Kıble tarafındaki sofanın derinliği 4.20, genişliği 5.60 metredir. Burada 2.45 metre yüksekliğinde ve 190 metre eninde alçı bir mihrab vardır. Buradan kıble tarafına iki pencere açılır. Mihrabı; iç içe iki yazılı çerçeve sarar iç çerçevesinde.
AKŞEHİR’de Malı mu d Hayran’m türbesinin Kapısında ve KONYA’da Gildanlı Baba tekkesinde bulunan bir selçuk spor taşında bu sıfatların kullanıldığını gördük.
ANKARA cami ve mescidlerinin bir çoklannm mihrab-ları da bunlarla süslenmiştir.
Bu sofa gibi diğer üç sofanın dıvarlan da 2.74 metre yüksekliğine kadar altışar köşeli yeşil çinilerle sıvama halinde kaplanmıştır.
Batı sofanın genişliği 5.90 derinliği, 7 metredir. Buradan batıya üç sıra halinde üç pencere açılır. En üstündeki yuvarlaktır. Orta pencerenin yanlarını hurda çiniler süsler. Bu dıl’m kuzey dıvar-lanndan bir kısım çinilerin söküldüğü görülür. Kuzey sofanın genişliği 5.60, derinliği 2,35 metredir. Bu so-ifanın tam ortasından türbenin cenazelik ve mumyalık denilen katma bir idelik açılmaktadır. Üç metre derine inildikten sonra buradan 5 taş basamaklı merdivenle bodrum kata girilir. Bu sofanm kuzeyinden türbeye açılan pençerenin üstünde Türk çinicilik sanatının çok muvaffak bir eseri olan Müşeblek pencere vardır. Siyah ve mavi renkli çinilerle yapılan hendesî şekillerin ortadaki beş şualı bir yıldızın etrafında toplandığı görülür. Pencerenin yanlarını ve üstünü de sağlam kalan çiniler tezyin eder. Bu pençerenin türbe yüzünde de başka şekilde işlenmiş yine bir kesme çini şebeke vardır. Dık’ların köşelerinden kapılara verilen açıklıkların genişliği 1.90 metredir. Hankah odalarının ne vakit yıkıldığını tesbit edemedik. Hankahın kapısının sağında 1 ve solunda iki dükkân vardı. Kapı kemeleri ve izleri hâlâ görülmektedir. Sağdakinin önüne sonradan birisi gömülmüştür. Hüviyetini ve ölüm tarihini gösteren hiç bir kitabe yoktur. Buradaki dükkânın arkasında Kuzeyden güneye doğru beşik örtülü üç odanın bulunduğunu kemer izlerinden anlıyoruz. Buraya antreden bir kapı vardı. Hankahın güneyindeki odaların yerlerine komşular tarafından tecavuzlar olmuştur.
Avam ağzı (hankah) kelimesini (Henergâh), (Energah) şekline sokarak burayı öyle adlandırır. Zaviye şimdi yalnız mescid halinde kullanılmaktadır. 881 H. 1476 M. Yılında FAtih II. Mehmad adına KARAMAN İLİ evkafını tespit eden il yazıcı Sahib Ata’nın bu mâmuresi hakkında arapça yazı yazar.
Bu kayda göre Sahib Ata’nın cami, hankah ve türbeden teşekkül eden bu mâmuresinin Fâtih zamanında hatibi Devlet han, mütevellisi de Sahib Ata’nın evlâdından Abdurrahman idi. Tevliyet hıssası da umumi gelirin dörtte biri idi. llyazıcı vakfın durumunu tespit ederken vakfiyesini ve Kârtmanoğlu İbrahim bey’in mukarrernamesini de görmüştür. Bu deflere göre mâmurenin gelirleri şunlardır:
1 — Lârcndc kapısının dışındaki Sultan hamamının gelirinin bir kısmı,.
2 — Hankaha muttasıl 4 dükkânın zemin mukataaları,
3 — Konyanın içinde 5 dükkânın zemin mukataaları,
4 — Aksinle yanında bir kıt’a tarla,
5 _ Turud yolunda Buzhane zemini
6 — Meydanda (Musallada) Üç kıta tarla.
7 — Abdürreşid (Evdireşe) de üç kıt’a zemin bir müdlük,
8 — Aymanasda üç kıt’a zemin iki müdlük,
9 — Abdürreşidde bir kıt’a bağ,
10 — Pelüt ağacında bir kıt’a zemin bir müdlük,
11 — İsfihanî-i küçükte bir kıt’a zemin bir müdlük.
12 — Akkerban saray yanında iki kıt’a zemin, yarım müdlük,
13 — Sırçalıda bir kıt’a bağ,
14 — Balı çelebide bir kıt’a zemin. Bir müdlük,
15 Birlakacı bağında bir kıt’a zemin bir müdlük,
16 — Karahüyük yolunda bir kıt’a bağ,
17 —> îbn-i sofide bir kıt’a zemin bir müdlük,
18 — Gedekılas (Aşağı yaka ve Ala vardı) da bir kıt’a bağ.
II. Bayezid adına 906 H. 1500M. yılında yapılan KONYA tahrir defterinde bu mâmure hakkında şu satırları okuyoruz. II. Bayezid zamanında mâmurenin mütevellisi Sahib Ata’nın kızı tarafından torunlarmdan Seyid Esedullah’m kızı Hand hatunun evlâdından Ab-durrahman idi. Karamanoğlu Mehmed Bey’in ve OsmanlIların KONYA valileri Sultan Mustafa, Sultan Cem ve Sultan Abdullah’dan bu hususu tasdik ve kabul eden mukarrernameleri de vardır. II. Bayezid defterinde şöyle bir hüküm hulâsası kayıdlıdır.
Bu satırları yeni harflerle de okuyalım :
«Suret-i tevzi be hukm-i Hümayun-ı âlişan-i Âlempenah vakf-ı hankah-i Sahib ki Sultan hamamı dimekle marufdır. Bir ruh* mezkûr câmiin ehl-i vezaifine tâyin olub ve ruh* dahi mütevelli tasarruf edermiş. Nısf-ı bakî Hankah ve cüz’hana ve sayir mesarifi Hankaha sarf olunurmuş. Sonra Şehzade tale bekahü’nın hocası Mevlâna Muhy-id-din mezkûr Hankahın hasılını teftiş edüb Dergâh-ı müallaya arz etmiş ber karar-ı sabık Ba’d-er-rekabe rub’ı hıdmet-i câmi ve rub’ı aharı mütevelli cihet-i tevliyet tasarruf eder. Baki nısf-ı hasıl şeyh-i hankah elinde olub hankah cüzhanına ve sair me-sarif-i hankaha sarfede diye hükm-i şerif mukarrer.»
ANKARA kuyud*i kadime arşivinde bulunan 992 H. 1584 M. yılında III. Murad adına yapılan KONYA tahrir defterinde bu mâmure şöyle tesbit edilmiştir.
Vakf-ı câmi ve hankah ve türbe-i sahib-i a’zam Fahr-ed—din Ali ibn-i Hüseyn vezir-i sultan Kılıç-arslan ibn-i Keyhüsrev ibn-i Keykubad-is-Selçukî der nefs-i Konya. Yine bu defterde hamam gelirinin tevzi şekli de şöylece yazılmıştır Demek ki hamamın gelirini 927 yılında Kanunî Sultan Süleyman mâ* mtırenin muhtelif hizmetleri arasında vakfiyesine uygun bir şekilde tevzi etmiştir.