Câmi ve hanikah; TURUT TÜRBESÎ’nden Dereye giderken Köyceğizin altında yolun sağındaki tatlı bir meylin üstündedir. Avamın dilinde (ŞEYH VEFÂ) (ŞEYH MÂFt) şeklini almıştır. Semt te böyle meşhur olmuştur. Sac örtülü mâbed yeni yapılmıştır. Sağma, soluna ve kıble tarafma ikişer pencere açılır. Kapısının üstüne 1850/1931 tarihleri yazılmıştır.
Eski mâmureden yalnız bir havlu kapısı kalmıştır.
Mâmure ve semt vâkıfının adı ile meşhurdur. KONYA Vakıflar Müdürlüğünde vakfiyeler defterinin ikinci cildinin 272 nci sahifesinde şöyle bir kayıt okunur :
(Konya haricinde âsude ve medfun Şeyh Eb-ül Vefâ kuddise sırrıh-ül-âla hazretlerinin min’el kadim mütevelli marifeti ile rû’yet olunan arazi ve bağlarının müfredat defteridir ki berveçh-i âti zikrolunur 2 M. 1254)
Büyük âlim ve mutasavvıf Şeyh Vefâ ÎSTANBUL’da kendi adını verdiği semtteki türbesinde gömülü olduğuna göre MERAM’da gömülü olan zâtın; babası olması çok muhtemeldir. Biz mâbedin mezarlığında kitabeli bir mezar taşı göremedik. (Vefâ’nın babası) anlamına gelen Eb-ül Vefâ künyesinden de burada babasının medfun olduğu mânasını çıkartmak lâzımdır. Aynı defterin 322 nci sahifelerinde VEFÂ mâmuresinin iki vakfiyesinin suretleri ve mescidde bulunan mushaflarm ve 61 kitabın fihiristi yazılıdır.
Bunlar Muharrem 864 H. 1459 M. yılında mescide konan kitaplardır. Fihriste göre mescitte : 6 tam mushaf, Kur’anm ilk cüzlerinden köhne bazıları ile ciltli son cüzleri, ayrıca bir sandık içinde cüz halinde iki takım Kur’an-ı Kerim, dört cilt Kur’an tefsiri. Kitablardan bazıları da şunlardır: Fusus, Sultan Veledin mesnevisi, Serat-ül-islâm, îstılâhat-ı şerif, Kitab-i letâif, cevahir-il Kur’an, Şihafr-ül-ahbar, Gazeliyat-i Mevlâna, îlâhiname-i şeyh Senaî, Divan-i Âşık Paşa, Resail-i ilim-i meşayih, kitab-i hikâyat, kaside-i bürde, mccmua-i ümmi Kemal, kitab-ül-irşad, türkçe kitab-i vesile, terceme-i vesaya-i Şeyh Sadreddin ve kısas-1 Şeyh JHamid (Bu son kitab güzel ve renkli kâğıda yazılmıştır.)
Bu defterde câmi’in 864 ve 875 H. tarihli vakfiye suretleri de kayıtlıdır. Vakıflar Umum Müdürlüğünde (10/18 müceddet Anadolu) numaralı defterin 201-209 ncu sahifelerinde bu mâmure için 864, 875, 879, 885 H.
tarihli vakfiye suretleri kayıtlıdır. 864 yılı Muharreminin 21 nci Cumartesi günü tanzim edilen Arapça vakfiyenin bir sureti çok kötü bir yazı ile Arapça bilmiyen birisi tarafından kaydedilmiştir.
Metinde vakfiyenin 344 satır olduğu tasrih edilmiştir. Bu vakfiyeye göre vâkıfın adı Muslih-id-din Eb-ül-Vefâ Çelebi Mustafa, babasmınki Şems-ed-din Ahmed, dedesininki Hacı Yahya’dır.
Konya’ll Sadrî şöhretini taşırdı. Dedesinin şehid olduğu anlaşılmaktadır. 875 H. 1470 M. tarihli vakfiyede vâkıf şöyle geçer :
(Mustafa Çelebi îbn-ül-hac Ahmed Ibn-ülhac Yahya Eş-şehir bi Veled-i Ve&)
879 H. 1474 M. tarihli vakfiyede İbn-i Vefâ diye meşhur olan bu zatın adı Hacı Muslih-id-din’dir. Babasımnki Şems-ed-din, dedesininki de Hacı Yahya şeklinde geçer.
İkinci 875 H. 1470 M. tarihli vakfiyede de şöyle geçer : (Mefhar-il-Meşayih Mustafa Çelebi el-hac Ahmed İbn-il-hac Yahya Eş-şehir bi veled-i Vefâ.)
885 H. 1480 M. tarihli vakfiyede (Şeyh Vefâ) şeklinde geçer.
864 tarihli vakfiyede şu şahitlerin adları vardır :
(Mevlâna İbrahim, Kemal-ed-din oğlu Sinan, Elvan oğlu Mevlâna Meh-med, Mustafa oğlu Mevlâna Ali ve Muhy-id-din, Mestçi İvaz oğlu Seydî, Mahmud oğlu Hacı Süleyman, Emir oğlu Sinan, Şems-ed-din oğlu Esma, Mevlâna Abdullah paşa.)
Vakfiyelerden ve diğer kayıtlardan öğrendiğimize göre câmiin vâkıfı Mus-lih-id-din Hacı Mustafa Çelebi’dir. Dedesi Veled-i Vefâ. İbn-i vefâ (Vefâ zâde, Vefâ oğlu), kendisi Şeyh Vefâ, Sultan Vefâ şöhretini ve Eb-ül-Vefâ künyesini taşıyordu. Dedesine nisbetle Vefâ Zade de denilmiştir.
Vakfiyeye göre câmiin tevliyyetini hayatta olduğu müddetçe kendisine, * sonra erkek ve kadın evlâdına (Mislehazz-il-ünseyn) esasına göre şart koşmuştur.
Mescidin batısına üç, doğusuna iki dükkân muttasıldır.
Bu mamureye Şeyh Vöfâ’nın yakınları, akrabası ve sevenleri de bazı gelirler vakfetmişlerdir. Bunların arasında; ana baba bir kız kardeşi Bacı Hatun, halası Mâhi hatun ile Mahmud Çelebi’nin kızı Hatun paşa, Ebiyezi-din oğlu Abdullah, Okcı diye meşhur olan Yakub’un kızı Ohlı Hatun, Şeyh Şems-ed-din Ahmed ve Bedr-ed-din Mahmud ve Hacı Mahmud’un oğlu Halil vardır.
Cihan Hatun isminde bir kadın ŞEYH VEFÂ CAMtt’ne kur’an okutmak için ayrıca vakıflar yapmıştır.
ümmt Hatun çarıklar köyünü kendi evlAdma ve kur’an okutmak için bazı vakıflar tesis etmiştir. EvlAdı kalmazsa bu köyün geliri ŞEYH VEFÂ CÂMİÎ’ne sarfedilecek.
ANKARA kuyud-ı kadime arşivindeki 584 numaralı defterin 41 B yaprağında ÎSTANBUL’da medfun olan Şeyh Muslih-id-din’in (Sultan Vefâ) dedesinin de (Ibni Vefâ) diye meşhur olduğu kayıt edilmiştir.
ÎSTANBULMa kendi adı ile anılan semtte câmi, medrese, im&ret, türbe, hamam ve çeşmeden müteşekkil bir mâmure vardır. Hepsi yıkılmış? yok olmuş şimdi yalnız türbesi ayakta kalmıştır. AVYAN SARAY’lı Hüseyin Efendi 881 H. 1576 M. tarihinde yapılan c&mii ve etrafım saran mâmureyi Sultan II. Bayezid’in Muslih-id-din Hacı Mustafa Vefâ Efendi’ye hibe ve hediye ettiğini ve burasının bir hanikah olduğunu, civardaki bütün evlere her gün hususî bir memur ile yemek ile birer çift ekmek dağıtıldığını ve şeyhin 896 H. 1490 M. yılında vefat ettiğini ve türbesinin yanında kendisinden sonra tekkeye şeyh olan ve 910 H. 1504 M. yılında vefat eden Ali Efendinin medfun olduğunu yazar.Hadikat-ül-cevâmi’a göre Şeyh Vefâ; Zeyniyye’ye mensuptu. Câmi’in mihrabı önündekijhalvethanesinin kapısı mihrabın içine açılırdı.
Seyh Vefâ’nın ÎSTANBUI/a ne vakit ve ne suretle geldiğini tetkik edemedik.
İlk vakfiyesinin tarihi olan 864 H. 1459 M. yılında KONYA Karaman oğullarında idi. KONYA’yı Fâtih 872 H. 1467 M. yılında fethederek OsmanlI sınırları içine almıştır. Fâtih KONYA’yı aldıktan sonra eski Selçuk ve Karaman oğulları paytahtının bütün zenginlerini, Sanat ve ilim adamlarını aileleri ile beraber ÎSTANBUL’a sürgün etmişti. Acaba Şeyh Vefâ da bu suretle mi İSTANBUL’a gelmişti. Yoksa KONYA fethedildikten sonra büyük hemşehrisi Nişancı Mehmed paşa’nın (Sonradan Sadrazam olan) teşvik ve davetiyle mi gelmiştir?. Bu ciheti kat’i olarak tesbit eden bir vesika henüz elimize geçmedi.
ISTANBULMa Başvekâlet arşivinde bulunan 251 numaralı ve 953 tarihli İSTANBUL evkafını tesbit eden defterde hanikahınm 919 yılı Recebinde Mevlâna Mehmed Feramürz tarafından tescil edilmiş bir vakfiyesi vardır. Bu defterde KONYA’lı şeyhin adı, mahallesi yazılırken ( Nahiye-i câmi hazret-i Ebül-Vefâ ) ve hanikahı yazılırken (Vakf-ı Hanikahı şeyh Mus-lih-id-din ibn-i Vefâ zade ) şekillerinde geçer.Süreyya bey; İbn-i Vefâ Muslih-id-din Mustafa hakkında şunları yazmıştır :
Konyağıdır Debbağlar imamı şeyh Muslih-id-din Abd-ül-lâtif-i Mak-disî’den tarikat-i Halvetiye’yi ahzeyledi. Dersaadet’e gelip meşhur olup Sultan Eb-ül-feth Mehmed han ve Sultan Bayezid han hazretleri ile müsahabet ve mülâkat nasip olmadı.
896 Ramazanında fevt olup Sultan Bayezid han hazretleri cenazesinde hazır olarak yüzünü görmüştür. Vefâ meydanına türbesinde defnedildi. Keşf-ü keramet ile meşhur ve celal halinde bir zat olup musahabatı lâtif idi. Ye-rıne müridi Ali efendi şeyh olup 910 da fevt olmuştur. Ba’dehu Abd-ül-lâtif şeyh olup 929 da fevt olmuştur. Bu zâviye şeyhlerinden diğer Abd-ül-lâtif kandillide ateş sıçrayarak 1009 da muhteriken fevt olmuş ve yerine geçen mahdumu 1042 de vefat etmiştir. îbn-i Vefânın ikinci halifesi Ahmed efendi H tttihalinde yanma defnolunmuştur.
Şeyh Vefâ; GEBZE ile MALTEPE arasındaki TEKFUR çayırında (Sonra Sultan çayın) 886 yılı rebiyülevvelinin 5 nci Perşembe günü vefat eden Fâtih’ten bir gün sonra ÎSTANBUL’da şimdiki Müftilik, eskiden