Türbe; Piripaşa mahallesinde Pir Mehmed paşa câmii’nin solundadır. Şimal doğu köşesinden câmie bitişiktir. Türbenin kapısı câmi’in sol cemaat yerine açılmaktadır. Türbenin yalnız temelleri taştır. Kubbe eteğine kadar olan kısmı dört köşeli, üstünün mahrutî kısmı sekiz köşeli olarak tuğla ile yapılmıştır. FAKÎH DEDE KÜNBETÎ’nin tipine yakındır. îç kubbesi çök» müştür. Türbeden dört tarafa birer pençere açılmakta idi. Kapısının da eskiden şimale açıldığı anlaşılmaktadır. Pençere kenarları eskiden çinilerle süslü idi. Yer yer çini parçaları hâlâ görülmektedir. Künbedin bodrum katının kapısı toprak altında kalmıştır. Türbenin içinde bir tek tahta sanduka vardır* Türbe ve sandukanın hiç bir yerinde inşa ve yatırının ölüm tarihlerini gösteren hiç bir kitabeye rastlamadık. Vakfiyesini de bulamadık. Halk burada yatanı ( Siyah Puş-i Veli =) şeklinde adlandırıp vasıflandırıyorlar. Biz ( Siyah Puş ) adının halk ağzında ( Siyavüş ) den bozulma olduğuna kaniiz. Bu türbenin arşiv ve müze vesikalarında ( Siyavüş Sultan ) ve ( Sultan Siyavüş ) , ( Şah Siyavüş ) , ( Siyavüş Şah ) türbesi şeklinde adlandırıldığını görüyoruz.
Fâtih adına 881 H. 1476 M. yılında KARAMAN ÎLt evkafını tetkik eden Muslih-id-din ve Kasım efendiler Mevlâna Celâl-ed-din’i Rumî evkafının ( Vakf-ı sultan-il-arifîn Hazret-i Mevlâna Celâl-ed-din kaddesallah-ül-aziz> vakfiye ve İbrahim beyden mukarrername görüldü. ) şeklinde tesbit eder ve vakfedilen zeminleri sayarken aynen şöyle diyorlar :
«Zemin-i Dolab-i Sultan Siyavüş derpiş-i türbe-i mütahhare».
906 H. 1500 M. yılında II. Bayezid adına Konya evkafını tetkik eden il yazıcı da bu zemini Fâtih’in tahrir heyeti gibi aynı ibareyle tesbit etmiştir.
ANKARA kuyud-ı kadime arşivinde bulunan ve 992 H. 1584 M. yılında IH* Murad adına KONYA evkafını yazan 254 numaralı defterin 4 ncû sahifesinde yine Meviâna câmi, türbe ve medresesi evkafı sayılırken şöyle denilmektedir :
«Zemin-i Dolab-ı Sultan-ı Siyavüş der nefs-i türbe-i Celâliyye nısfı piri Paşaya icare olup üstüne tekke bina eylemiş ve nısf-ı aheri mahalle olmuştur. Arz icaresi verir.» denilmektedir. Yine aynı arşivde bulunan 584 numaralı defterde yine Mevlâna’nm cami, türbe, zâviye ve medrese evkafı tesbit edilirken bu türbe şöyle yazılmaktadır:
«Zemin-i Dolab-ı Sultan Siyavüş der nefs-i türbe-i Celâliyye, nısfın Piri icareye alıp üstüne tekke bina etmiş ve nısfı ahari mahalle olmuştur. Arz icaresi verir. Fi sene an icare-i arz 200.»
Arşivin 255 numaralı ve 906 H. 1500 M. tarihli defterinde bu türbenin gelirleri yazılırken bizi daha çok aydınlatan şu malûmat verilmektedir ;
« Vakf-ı türbe-i Siyavüş şah der kurb-i türbe-i Mevleviye-i celâliye der Konya. Mezkûr türbeyi Mehmed Çelebi el- mevleviyyün-nesil şehzade tale be-kaühu’nun izni ile tamir edip türbeyi mezburun muhavvıtası ile ve kurbin-de olan bir dönüm yerki türbe-i mütahhare-i celâliyenin vakfmdancbr. Tamir olan türbeye verilip bazı bahçe edip ve birkaç evler yapıp türbe-i mütahhareye gelen ayendeye ve revendeye huzur için ol evlerde konup hizmet ederlermiş. »
Bu kayda göre Pir Mehmed Çelebi henüz vezir ve paşa olmadan evvel-Konyada umumî vali bulunan şehzadenin müsaadesi ile bu türbeyi 906 H. 1500 M. yılından evvel tamir ettirmiş ve Meviâna evkafmdan aldığı bir dönüm yerin bir kısmını bahçe haline koymuş bir kısmına da gelip gidenlerin istirahatleri için evler yaptırmıştı. O vakit türbe bir havlu içindeydi. Türbe; Pir Mehmed paşa’nın zâviye ve câmiinden çok evvel yapılmıştır. Pir Mehmed paşa buraya evvelâ zâviye sonra 930 H. 1523 M. yılında da câmi yaptırmıştır.
III. Murad adına yazılan 992 H. 1584 M. tarihli KONYA defterinde bu türbe hakkında şu malûmatı buluyoruz:
« Vakf-ı türbe-i Siyavüş der kurb-i türbe-i celâliye, türbe haliyen Piri Paşa bina eylediği zâviyenin içindedir Mahsus! vakfı malûm olmadı deyu toastur der defter-i atik. »
KONYA Vakıflar Müdürlüğünde bulunan vakfiye defterinin 61 nci sa-hifesindc Meviâna evkafı tetkik edilirken bu türbe hakkında da şu kayıt düşülmüştür :
« Zemini Dolab-ı sultan Siyavüş der nefs-i türbe-i celâliyye nısfın Piri paş» kareye alıp üstüne tekke bina etmiş ve nısf-ı ahari mahalle olmuştur. Arza İcare verirler. »
Yukarıya sıraladığımız vesikalardan anlaşıldığına göre kurada (Sultan Siyavüş, Siyavüş şah) adına yapılmış bir türbe ve bunun ittisalinde Siyavüş’ün dolap yeri vardır. Dolabın yeri sonradan Mevlâna mâmuresine vakfedilmiştir. Bunu da Gühertaş’ın vakfettiğini bir ihtimal olarak ileri sürebiliriz.
Bu SiyavÜŞ kimdir ? Bu zata verilen (Şah) ve (Sultan) vasıfları kendisinin mutlaka bir prens ve sultan olduğuna delâlet etmez.
Çünki halkın; Tanrının velilerini de böyle vasıflandırdığı vardır. Yapı; malezime ve mimarî bakımından hiç şüphe götürmeyen bir Selçuk eseridir. Biz Selçuk tarihinde birisi hakiki diğeri düzmece iki Siyavüş tanıyoruz. Birisi II. Keykâvus’un oğlu Siyavüş, İkincisi de bunun adı takılarak Selçuk tahtına tırmanan ve kötülüğünden dolayı sonra Cimri adını alan adamdır. Görebildiğimiz eserlerin içinde yalnız Paris nüshası FARSÇA SELÇUK-NAME ile Rıza Nur’un TÜRK TARÎHİ Keykâvus’un böyle bir oğlu olduğunu kabul ediyorlar.
SELÇUKNAMEMe (Sultan îzz-ed-din Keykâvus’ün oğullarının Kıbcak memleketinden gelmeleri) başlığı altında deniliyor ki :
«İzz-ed-din oğullarından evvelâ Anadoluya gelen kimse Melik Siyavüş
idi. Bu SÎNOBA gelip girdi. Haber Sultan Gİyas-ed-din’e onun bir gün
şehirden dışarıya çıktığı zaman haber verildi. Onu yakalattı. 678 senesinde BURGLU KALESİ’ne hapsetti.»
TÜRK TARİHİ’nde de bu adam şöyle anlatılıyordu :
«Nihayet Mehmed bey; İzz-ed-din Keykâvus’un oğullarından Giyas-ed-din Siyavüş olduğunu, Kırımdan geldiğini iddia eden Cimri namında birine elbisesini çıkarıp Sultan elbisesi giydirerek biat etti.»
AKSARAYÎ TEZKERESl’nde, Ibn-İ Bibî’de ve SAHAİF-ÜL-AHBAR’da kısaca onun İzz-ed-din Keykâvus’un oğlu olduğunu iddia ettiği yazılıyor. İsmi söylenmiyor.
Başta DÜVEL*! ÎSLÂMÎYE olduğu halde başka eserlerde II. Keykâvus’un Fecamürz, Kılıç-arslan ve Mes’ud isminde yalnız üç oğlundan bahsedilmektedir.
Bir adamın başkasının adını kullanabilmesi ve ondan istifade edebilmesi için her halde öyle bir adamın bulunması lâzımdır. İşte soysuz Cimri de Keykâvus’un oğlu Siyavüş’ün adını kendisine muvaffakiyet âmili yapmıştır. Paris nüshası SELÇUKNAME’de Cimri’nin Keykâvus’un oğlu Mes’ud adına meydana çıktığı yazılıyorsa da bunda bir sehiv olduğu muhakkaktır. Çünki Cimri’nin yeni bulunan bir parasında adı, ünvan ve künyesi (Gıyas-üd- dünya v-ed-din Eb-ül-feth Siyavüş İbn-i keykâvus) şeklinde tesbit edilmektedir. Paris nüshası Selçuknamede Cimrinin 678 yılı muharreminin 17 nci Cuma günü Burgluda yakalandığı ve diri diri derisinin yüzülerek içine saman doldurulup Konyaya gönderildiği tasrih edilmektedir. Buna niçin Cimri denildiği de şöyle izah olunuyor :
«Bu adam çok tahribat yaptığından Konya halkı bu habere sevindi bu herifin adını Cimri koydular.
Cimri’nin Afyon karahisarda mı, Burgluda mı, yoksa savaş meydanlarında mı yakalandığı hakkında mehazlerimizde geniş malûmat yoktur. Fakat Cimri’nin ot doldurulmuş derisinin KONYA’ya getirildiği ve şehirlerde gezdirildiği muhakkaktır.
Tetkik ettiğimiz türbenin bu şahta Siyavüş adına yapıldığı kabul edilemez. Filhakika Selçukluların inhilâlinden sonra Karaman oğulları Konyayı baş şehir yaptılar. Fakat dedeleri I. Mehmed’in sahte Hükümdarı Cimri’nin mahiyeti anlaşıldığı ve adına bir türbe yapmakta da hiç bir faide umulmadığı için onun adına türbe yaptıklarını kabul etmek akıl kâri değildir.
Bu türbenin li. Keykâvus’un oğlu Siyavüş namma yapıldığı muhakkakdır.
Siyavüş; 678 H. yılında Sinoba dönmüş ve Burglu kalesine hapsedilmişti. III. Gıyas-ed-din; Cimri ve Karamanoglu Mehmed bey’i imha ettikten sonra kendi adı kanlı isyanlara, baş kaldırmalara vesile olan amcazadesi Siyavüş’ü KONYA’ya getirtmiş ve işini bitirtmişti. II. Mes’ud’un şehid biraderi adına bu gördüğümüz türbeyi yaptırmış olması en kuvvetli ihtimaldir.
Siyavüş; 678 H. 1279 M. yılının son aylarında veyahut 679 H. 1280 M. yılının ilk aylarında öldürülmüştür. Türbanin de bu yıllarda yapılmış olması kabul edilebilir.