Özellikle epilepsi hastalığının teşhisinde ve tiplerinin belirlenmesinde tedaviye karar verdirecek olan inceleme yöntemi EEG’dir. Ancak klinik olarak nöbet her zaman yakalanamadığından ve EEG çekim süresi limitli süreler olduğundan epileptik olsa bile interiktal ( nöbetler arası) evrelerde EEG de anormal bulguya rastlanılmayabilir ve bu da olgunun epileptik olmadığını göstermez.
Bunun tersi de doğrudur; klinik olarak nöbeti olmayan birinde EEG de epileptik aktivasyonlara rastlanması, olgunun epileptik olduğunu göstermek durumunda değildir.
EEG, epileptik olgularda, klinik ile EEG bulguları uyuştuğu durumlarda anlam kazanmakta, Epilepsi tanısı almış olguların takibinde gerekmektedir. Ayrıca epileptik olgularda, EEG de nöbetin tesbit edilmesi, olgunun kriterlendirilmesine ve tedavi seçimiminde işe yarayacaktır.
Epileptik olgularda interiktal devrelerde, fokal, multifokal ya da asimetri bulguları, yapısal patolojinin ekarte edilmesini gerektiren epileptik odakların işareti olabilmektedir.
Enfeksiyon (Herpes ansefaliti, Subakut sklerozan pan ansefalit, Jakob Creutzfeldt hastalığı gibi), toksik, metabolik (hipoglisemi, hiperglisemi, hepatik ansefalopati vs) degeneratif, hipoksik (kardio-pulmoner yetmezlik, CO intoksikasyonu) ansefalopatilerde beynin elektriksel farklanmaları tanı ve prognoz tayini açısından yol göstermektedir.
Bazı davranış bozukluğu ile giden hastalıklar, enürezis ve senkop gibi durumlar ile, açıklanamayan ve tedaviye dirençli, tekrarlayıcı klinik durumlarda, (tedaviye dirençli taşikardi atakları, karın ağrısı atakları, karın ağrısını taklit eden infantil spazm vs) epileptik fenomenle ayırıcı tanının yapılmasında, uyku bozukluklarının araştırılmasında EEG ye başvurulabilmektedir.