Sedef hastalığı (Psoriasis) belirtileri ve türleri nelerdir?
Sedef hastalığı kronik seyirlidir ve hastaların çoğunda deride plaklar ve kepeklenme görülür. Vakaların dörtte birinde hastalık çok yaygındır. Kendiliğinden iyileşme nadirdir fakat bazı vakalarda yatışma ve alevlenme şeklinde periyotlar görülebilir. Stres, alkol, viral veya bakteriyel enfeksiyonlar alevlenmelere neden olabilir. Tütün kullanımı da hastalığı şiddetlendirebilen faktörler arasında yer alır.
Hastaların çoğunda deride plaklar yanında kaşıntı da vardır. Yaygın hastalık tablosunda vücut ısısını korumada güçlük, üşüme titreme, protein tüketiminde artış olabilir. Bazı vakalarda sedef hastalığına bağlı romatizma gelişebilir. Sedef hastalığına bağlı romatizmada, el bileği, parmaklar, diz, ayak bileği ve boyun eklemlerinde olabilir. Bu vakalarda deri lezyonları da vardır.
Sedef hastalığı belirtisi vücudun her yerinde görülebilir ancak sıklıkla diz, dirsek, saçlı deri ve genital bölgede ortaya çıkar. Tırnaklarda sedef hastalığı olduğunda minik çukurcuklar, sarı kahverengi renk değişimi ve tırnak kalınlaşması olabilir. Sedef hastalığının deri lezyonlarının tipine göre farklı formları bulunur:
Plak Psoriasis
Plak psoriasis veya diğer bir ifade ile psoriasis vulgaris, sedef hastalığının en sık görülen alt tipidir ve hastaların yaklaşık olarak %85’lik kısmını oluşturur. Kalın kırmızı renkli plaklar üzerindeki gri veya beyaz renkli döküntüler ile karakterizedir. Lezyonlar en sık olarak diz, dirsek, bel bölgesi ve kafa derisinde meydana gelir. Boyutları 1 ile 10 santimetre arasında değişkenlik gösteren bu lezyonlar bazı kişilerde vücudun bir bölümünü kaplayacak boyuta ulaşabilirler. Sağlam cilt üzerinde kaşıma gibi eylemlere bağlı oluşan travma o bölgede lezyon oluşumunu tetikleyebilir. Koebner fenomeni olarak adlandırılan bu durum hastalığın o an için aktif olduğuna işaret ediyor olabilir.
Plak psoriasis hastalarında oluşan lezyonlardan alınan örneklerde noktasal kanamaların tespit edilmesi Auspitz belirtisi olarak adlandırılır ve klinik tanı için önem arz eder.
Guttat Psoriasis
Guttat psoriasis, cilt üzerinde küçük kırmızı daireler şeklinde lezyonlar oluşturur. Plak psoriasisten sonra ikinci sıklıkta karşılaşılan psoriasis alt tipidir ve hastaların yaklaşık olarak %8’inde mevcuttur. Guttat psoriasis genellikle çocukluk ve genç erişkinlik döneminde başlama eğilimindedir.
Oluşan lezyonlar küçük, birbirinden ayrık yerleşimli ve damla şeklindedir. Gövde ve ekstremiteler üzerinde daha sık oluşan döküntüler yüz ve kafa derisinde de ortaya çıkabilir. Döküntülerin kalınlığı plak psoriasise göre daha azdır ancak zaman içerisinde kalınlaşma gösterebilir. Guttat psoriasis oluşumunda çeşitli tetikleyici faktörlerin varlığı söz konusu olabilir. Bakteriyel boğaz enfeksiyonları, stres, cilt yaralanması, enfeksiyon ve çeşitli ilaçlar, bu tetikleyici faktörler arasında yer alır. Çocuklarda en sık olarak tespit edilen faktör streptococcus bakterisine bağlı meydana gelen üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Guttat psoriasis, tüm alt tipler arasında en iyi seyirli psoriasis formudur.
Püstüler Psoriasis
Sedef hastalığının ağır seyirli formlarından biri olan püstüler psoriasis, adından anlaşılacağı gibi kırmızı renkli püstüler meydana gelir. El ve ayak içi gibi izole bölgeler dahil olmak üzere vücudun birçok bölgesinde oluşabilen lezyonlar, geniş bir alanı kaplayan boyutlara varabilir. Püstüler psoriasis diğer alt tiplerde olduğu gibi eklem bölgelerinde tutarak cildinde kepeklenmeye neden olabilir. Oluşan püstüler lezyonlar, beyaz renkli ve içi iltihap dolu kabarcıklar şeklindedir.
Bazı kişilerde bu rahatsızlıklık püstüllerin meydana geldiği atak dönemi ve remisyon (gerileme) dönemi birbirini döngüsel olarak takip edebilir. Püstüllerin oluşum döneminde kişide grip benzeri semptomlar meydana gelebilir. Ateş, üşüme, nabzın hızlanması, kas güçsüzlüğü ve iştah kaybı bu dönemde oluşabilecek belirtiler arasında yer alır.
İntertriginöz Psoriasis
Flexural ya da inverse psoriasis olarak da isimlendirilen bu sedef hastalığı alt türü genel olarak derinin katlantı yaptığı meme, koltuk altı ve kasık cildinde ortaya çıkar. Oluşan lezyonlar kırmızı renkli ve parlaktır. İntertriginöz psoriasisli hastalarda lezyonların ortaya çıktığı bölgelerin nemli oluşu nedeniyle döküntü meydana gelmeyebilir. Bazı kişilerde bu durum bakteriyel ya da fungal (mantarlara bağlı) oluşan hastalıklar ile karışabileceği için dikkatli olunmalıdır.
Bu sedef hastalığına sahip bireylerde vücudun diğer bölgelerinde farklı alt tiplerin de eşlik ettiği tespit edilir. Sürtünme ile lezyonlar daha kötü bir hal alabileceği için dikkatli olunmalıdır.
Eritrodermik Psoriasis
Eksfolyatif psoriasis olarak da bilinen eritrodermik psoriasis, yanık benzeri lezyonlar oluşturan nadir bir sedef hastalığı alt tipidir. Bu hastalık, acil tıbbi yardım gereksinimi ortaya çıkaracak kadar ciddi şekilde seyredebilir. Vücut ısısı kontrolünün bozulması bu tip hastalardaki hastaneye yatışların en önemli sebeplerinden biridir.
Tek seferde vücut alanının büyük bir kısmını kaplayabilen eritrodermik psoriasiste cilt, güneş yanığı sonrasındaki görünümdedir. Lezyonlar zaman içerisinde kabuk tutarak büyük kalıplar şeklinde dökülebilir. Oldukça nadir görülen bu sedef hastalığı alt tipinde oluşan döküntüler oldukça kaşıntılıdır ve yanıcı ağrı oluşumuna neden olabilirler.
Psoriatik Artrit
Psoriatik artrit, oldukça ağrılı ve kişinin fiziksel aktivitelerini kısıtlayıcı özellik gösteren, sedef hastalarının ise yaklaşık olarak 3’te 1’inin etkilendiği bir romatolojik hastalıktır. Psoriatik artrit kendi içerisinde oluşan belirtilere bağlı olarak 5 farklı alt gruba ayrılır. Şu an için bu hastalığı kesin olarak tedavi edebilecek bir ilaç ya da farklı tedavi yöntemi mevcut değildir.
Temeli otoimmün bir rahatsızlık olan sedef hastalarında psoriatik artrit, bağışıklık sisteminin cilt ile birlikte eklemleri de hedef alması sonrasında meydana gelir. Özellikle el eklemlerini ağır şekilde etkileyebilen bu durum vücuttaki herhangi bir eklemde meydana gelebilir. Hastalarda cilt lezyonlarının ortaya çıkışı genellikle eklem şikayetlerinin oluşmasından önce gerçekleşir.
Sedef hastalığı (Psoriasis) tanısı nasıldır?
Hastalığın tanısı çoğunlukla deri lezyonlarının görünümü ile konur. Ailede sedef hastalığı varlığı tanıya yardımcıdır. Çoğu vakada sadece fizik muayene ve lezyonların incelenmesi ile sedef hastalığı tanısı konulabilir. Fizik muayene kapsamında psoriasis ile ilişkili belirtilerin varlığı sorgulanır. Şüpheli vakalarda ise deri biyopsisi yapılır.
Küçük bir deri örneğinin alındığı biyopsi işleminde alınan örnekler mikroskop altında incelenmek üzere laboratuvara gönderilir. Biyopsi işlemi ile birlikte sedef hastalığının hangi tipte olduğu da aydınlatılabilir.
Biyopsi işlemi dışında psoriasis tanısının desteklenmesi amacıyla çeşitli biyokimyasal tetkiklere de başvurulabilir. Tam kan sayımı, romatoid faktör düzeyi, eritrosit sedimentasyon hızı (ESR), ürik asit seviyesi, gebelik testi, hepatit parametreleri ve PPD deri testi uygulanabilecek diğer tanısal araçlar arasında yer alır.
Sedef hastalığı tedavisi (Psoriasis) nasıldır?
Sedef hastalığı tedavisine karar verilirken hastanın kişisel fikirlere de göz önünde bulundurulur. Tedavi uzun süreli olacağı için hastanın tedavi planlamasına uyumu çok önemlidir. Bir çok hastada beraberinde obezite, hipertansiyon ve hiperlipidemi gibi metabolik problemler de bulunur. Tedavi planlanırken bu durumlar da göz önüne alınır. Hastalığın şiddetine ve yaşam kalitesini bozup bozmamasına göre tedavi planlaması gerçekleştirilir.
Vücudun belli bir bölgesine lokalize vakalarda uygun deri kremleri kullanılır. Kortizon içeren kremler sıklıkla tercih edilir. Deriyi nemli tutmak için kremler önerilir. Gebe kadınlar daha az kuvvetli kortizon kremler ve fototerapi ile tedavi edilirler. Bundan önce kadın doğuma danışılarak tedavinin sakınca yaratmayacağına dair bilgi alınabilir.
Kortikosteroid içeren krem, jel, köpük ya da sprey türevi ilaçlar, hafif ve orta seviyelerde seyreden psoriasis vakalarında faydalı olabilir. Alevlenme döneminde günlük olarak kullanılan bu ilaçlar, hastalığın olmadığı dönemlerde ise geniş zaman aralıkları bırakılarak kullanılır. Güçlü kortikosteroid ilaçların uzun süreli kullanımlarında ciltte bir incelme meydana gelebilir. Uzun süreli kullanımlarda ortaya çıkan bir diğer problem de ilacın etkinliğini kaybetmesidir.
Işık terapisi (fototerapi) yapılırken hem doğal hem de çeşitli dalga boylarındaki ultraviyole ışınlar kullanılır. Bu ışınlar, cildin sağlıklı hücrelerini istila etmiş bağışıklık sistemi hücrelerini ortadan kaldırılmasını sağlayabilir. Hafif ve orta düzey psoriasis vakalarında UVA ve UVB ışınları şikayetlerin kontrol altına alınmasında olumlu etki yapabilir. Fototerapide, psoralen ile kombine şekilde PUVA (Psoralen + UVA) terapisi uygulanır. Sedef hastalığı tedavisinde başvurulabilen ışınları, 311 nanometre dalga boylu UVA ve 313 nanometre dalga boyuna sahip dar bant UVB ışınları oluşturur. Dar bant ultraviyole B (UVB) ışınları çocuk, gebe, emzirme dönemindeki ya da ileri yaşlı kişilerde kullanılabilir. Fototerapiye yanıtın en iyi olduğu sedef hastalığı alt tipi guttat psoriasistir.
Bazı vakalarda hekimler D vitamini içeren ilaçları tercih edebilir. Kömür katranı da tedavi seçenekleri arasındadır. D vitamini barındıran kremler, deri hücrelerinin yenilenme hızını azaltıcı etki yapar. Kömür içeren ürünler ise krem, yağ ya da şampuan formlarında kullanılabilir.
Şiddetli sedef hastalığı vakalarında fototerapi yanında sistemik ilaçlar kullanılır ve topikal uygulanan kremler de tedaviye eklenir. Derinin nemli ve yumuşak tutulması önemlidir. Sistemik ilaç tedavisi özellikle eklem iltihabı ve tırnak tutulumunun olduğu vakalarda tercih edilir. Metotreksat, siklosporin gibi kanser ilaçları, retinoidler olarak bilinen A vitamini formlar ve fumarat türevi ilaçlar, sedef hastalığı tedavisi kapsamında kullanılan sistemik ilaçlar arasında yer alır. Sistemik tedavinin başlandığı hastalarda rutin olarak kan tetkikleri yapılmalı, karaciğer ve böbrek fonksiyonları da yakından takip edilmelidir.
Retinoid ilaçlar deri hücrelerinin üretimini baskılar. Bu ilaçların kullanımının sonlandırılması ile birlikte sedef hastalığı lezyonlarının tekrar oluşabileceği unutulmamalıdır. Retinoid türevi ilaçların aynı zamanda dudaklarda inflamasyon ve saç kaybı gibi çeşitli yan etkileri de mevcuttur. Gebeler ya da 3 yıl içerisinde gebelik istemi bulunan kadınların oluşabilecek doğumsal defektlerden dolayı retinoid içeren ilaçları kullanmamaları gerekir.
Siklosporin ve metotreksat gibi kemoterapi ilaçlarının kullanımındaki amaç bağışıklık sistemi yanıtının baskılanmasını sağlamaktır. Siklosporin, sedef hastalığı belirtilerin kontrolünde oldukça etkilidir ancak bağışıklık sistemini zayıflatıcı etkisi kişiyi çeşitli enfeksiyon hastalıklarına karşı yatkın hale getirebilir. Bu ilaçların aynı zamanda böbrek problemleri ve kan basıncı yüksekliği gibi diğer yan etkileri de bulunur. Metotreksatın düşük dozlarda kullanımı sırasında daha az yan etki meydana geldiği gözlenmiştir ancak uzun süreli kullanımlarda ciddi seyirli yan etkilerin de oluşabileceği unutulmamalıdır. Bu ciddi yan etkiler arasında karaciğer hasarı ve kan hücreleri üretiminin sekteye uğraması gibi durumlar yer alır.
Sedef hastalığında hastalığı tetikleyici ve alevlenmesine neden olan durumlar vardır. Bunlar bademcik iltihabı, idrar yolu iltihabı, diş çürüğü, kaşıma yoluyla deriyi zedeleme, sıyrık ve çizikler, duygusal problemler, acı verici olaylar ve stres, bu durumların başta gelenleri arasındadır. Bu durumların hepsi uygun şekilde tedavi edilmelidir. Hastaların psikiyatri uzmanlarından veya psikologlardan psikolojik destek alması da fayda sağlayabilecek yaklaşımlar arasındadır.
Sedef hastalığı telkine çok yatkın bir hastalıktır. Hastanın iyileşeceğine dair olumlu duyguları hastalığın gidişatını yakından etkileyebilir. Hastalarda alternatif olarak uygulanan bu yöntemlerin psikolojik olarak hastaları rahatlattığı ve telkin etkisi yapabildiği kabul edilmektedir. Bu nedenle sedef hastalığına sahip kişilerin mutlaka hekim kontrolünde olmaları ve geleneksel yöntemlerden de faydalanabilmeleri önem arz eder.
Beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı ile psoriasis arasındaki ilişki henüz tam olarak aydınlatılabilmiş değildir. Fazla kilolardan kurtulmak, trans veya doğmuş yağ içeren ürünlerin tüketiminden kaçınmak ve alkol tüketimini azaltmak sedef hastalığına ne iyi gelir sorusuna cevap niteliğindeki beslenme planı değişiklikleridir. Aynı zamanda hastalar tükettikleri besinlerden hangilerinin hastalığı alevlenme dönemine soktuğu konusunda da dikkatli olmalıdır.
Stres, sedef hastalığı için önemli bir tetikleyici faktördür. Yaşamın getirdiği stres ile mücadele edilebilmesi hem alevlenmelerin azaltılmasında hem de belirtilerin kontrolünde fayda sağlayabilir. Nefes egzersizleri, meditasyon ve yoga uygulamaları, stres kontrolü amacıyla başvurulabilecek yöntemler arasındadır.